16 Nisan 2019 Salı

Tesadüfen Var Olamaz


            Tesadüfen Var Olmaz

            İstemeyi bilinceye kadar her şeyimiz var olur. İstemeyi öğrenince de isteğimizin sonu olmaz. Arzu ve isteklerimizin sonsuzluğu bizi bitirir. Ben kimim, ne yapıyorum, nereden gelip nereye gidiyorum deyince hakikate erebiliriz. Sahip olunan her şeyin kıymetini ve değerini araştırıp öğreniriz. Örneğin görmenin kıymetini ve muhteşemliğini, önem ve önceliğini, nasıl var olup gördüğümüzü öğreniriz. Neden gördüğümüzün cevabı ise henüz olmayabilir.

            Kendimizi bilmeden önce karıncaların hikâyeleri anlatılır. Her karınca ayrı bir yumurtadan çıkar. Hiçbir karınca diğerinin işine karışmaz. Her karınca ne iş yapacağına kendisi karar verir. Bireysel seçimler sonucunda ‘Ortak Bilinç’ oluşur. Her karınca iş yapar, bazı işler birlikte yapılır. İşin ucundan tutan karıncalar çok olabilir ama kendi kararlarıyla işin ucundan tutarlar. Bireysel davranışların ortak bilinç oluşturduğu böylece kanıtlanır. Her molekül de, yüzlerce bazıları binlerce atomdan oluşur. Moleküllerin yani proteinlerin, kendi görevlerini yapmasıyla, her hücre, düzenli çalışan bir fabrikaya dönüşür. Bir proteinin işini yapmasıyla sabah, işini bitirmesiyle akşam olduğunu anlayan ‘Bilinçli’ insanlar oluşur.

            Büyük Hadron Çarpıştırıcısında, İsviçre’de, CERN’de, elektron ve protonların saniyede kırk milyon kere çarpıştırılması sonucunda, elektron-pozitron çifti saptandı. İlim, ‘bilimsel bir özellik kazanarak’ zuhur eder, ortaya çıkar. Bilimsel bilgi, bulgu ve deneylerle kanıtlandı ki elektronun, ‘belirli ve sabit’ olarak bilinen ‘elektrik yükü’, elektron ile pozitron arasındaki ‘Boşluk Denizi’ nedeniyledir. Bu Boşluk Denizi sayesinde, pozitron, elektronu ‘Perdeler’ bu nedenle elektronun elektrik yükü sabit görünür. Boşluk denizi ve perdeleme olmasa elektronun elektrik yükü yaklaştıkça artar, uzaklaştıkça azalır. Diğer bir deyişle elektrik yükü sıfırda sonsuza, sonsuzda ise sıfıra gider. Kısaca evrendeki ‘Varlık’, varlığını, bilimsel olarak, ‘Boşluğa’, ‘Yokluğa’ borçludur. Çünkü elektronun elektrik yükü bugünkü belirlenen miktarının milyarda biri kadar az da olsa, çok da olsa atomlar birbirini tutamaz yani su bile oluşamaz.

            Bu deneylerin ikinci en önemli bilimsel bulgusu, ‘Evrenin Hakkını Sonuna Kadar Kullanmasıdır’. Evren, ‘Olasılıklar Denizinde’ bir şeyin olma olasılığı varsa, bunu gerçekleştirir. “Evren, hakkını sonuna kadar kullanır” bilimsel ilkedir. Saniyenin on üzeri eksi kırkında ‘elektron ve pozitron çiftleri’, yokluktan ortaya çıkar ve anında yok olur. Parçacıkların bir anda var olup yok olması sürekli var olan varlıklar olarak görünür. Saniyede otuz resmin geçişini film olarak izlememize benzer şekilde, parçacıklar da sürekli var olarak görünür.

            Bu bilimsel bilgi ve bulgularla kanıtlanan gerçekler Kuran’da da yer alır. “Bir emirle, halen, her an, oluşmaktaki evrenin, ‘Hadis olur, fani olur’ şeklinde var ve yok olması istenmedi, her şeyin bir amacı vardır.” (21.16,17) “Bu idrak ile her yönde, Hakk’ın yüzü görünür, perdeler, vehim ve ham hayal ortadan kalkar. Her iş ve eylem ilmin tezahürü, bir uygulamasıdır. Nefsin oluşumu, canlanması, hayat bulması ve yaşaması ilimle olur. Maddeyi ilimden ayrı düşünmek yanlıştır.” (39.9) “Her şey, Allah’ın istek ve iradesiyle, ‘Kûn, ol’ emriyle ancak söz ve ses duyulmaksızın, arada bir vasıta olmaksızın ve zaman geçmeksizin birden, an içinde, vücuduyla mevcut olmaktadır.” (2.117)

Hiç yorum yok: