Tesadüfen
Var Olmaz
İstemeyi bilinceye
kadar her şeyimiz var olur. İstemeyi öğrenince de isteğimizin sonu olmaz. Arzu
ve isteklerimizin sonsuzluğu bizi bitirir. Ben kimim, ne yapıyorum, nereden gelip
nereye gidiyorum deyince hakikate erebiliriz. Sahip olunan her şeyin kıymetini
ve değerini araştırıp öğreniriz. Örneğin görmenin kıymetini ve muhteşemliğini,
önem ve önceliğini, nasıl var olup gördüğümüzü öğreniriz. Neden gördüğümüzün
cevabı ise henüz olmayabilir.
Kendimizi
bilmeden önce karıncaların hikâyeleri anlatılır. Her karınca ayrı bir
yumurtadan çıkar. Hiçbir karınca diğerinin işine karışmaz. Her karınca ne iş
yapacağına kendisi karar verir. Bireysel seçimler sonucunda ‘Ortak Bilinç’
oluşur. Her karınca iş yapar, bazı işler birlikte yapılır. İşin ucundan tutan
karıncalar çok olabilir ama kendi kararlarıyla işin ucundan tutarlar. Bireysel
davranışların ortak bilinç oluşturduğu böylece kanıtlanır. Her molekül de, yüzlerce
bazıları binlerce atomdan oluşur. Moleküllerin yani proteinlerin, kendi
görevlerini yapmasıyla, her hücre, düzenli çalışan bir fabrikaya dönüşür. Bir
proteinin işini yapmasıyla sabah, işini bitirmesiyle akşam olduğunu anlayan
‘Bilinçli’ insanlar oluşur.
Büyük Hadron
Çarpıştırıcısında, İsviçre’de, CERN’de, elektron ve protonların saniyede kırk
milyon kere çarpıştırılması sonucunda, elektron-pozitron çifti saptandı. İlim,
‘bilimsel bir özellik kazanarak’ zuhur eder, ortaya çıkar. Bilimsel bilgi,
bulgu ve deneylerle kanıtlandı ki elektronun, ‘belirli ve sabit’ olarak bilinen
‘elektrik yükü’, elektron ile pozitron arasındaki ‘Boşluk Denizi’ nedeniyledir.
Bu Boşluk Denizi sayesinde, pozitron, elektronu ‘Perdeler’ bu nedenle elektronun
elektrik yükü sabit görünür. Boşluk denizi ve perdeleme olmasa elektronun
elektrik yükü yaklaştıkça artar, uzaklaştıkça azalır. Diğer bir deyişle
elektrik yükü sıfırda sonsuza, sonsuzda ise sıfıra gider. Kısaca evrendeki
‘Varlık’, varlığını, bilimsel olarak, ‘Boşluğa’, ‘Yokluğa’ borçludur. Çünkü
elektronun elektrik yükü bugünkü belirlenen miktarının milyarda biri kadar az
da olsa, çok da olsa atomlar birbirini tutamaz yani su bile oluşamaz.
Bu
deneylerin ikinci en önemli bilimsel bulgusu, ‘Evrenin Hakkını Sonuna Kadar
Kullanmasıdır’. Evren, ‘Olasılıklar Denizinde’ bir şeyin olma olasılığı varsa,
bunu gerçekleştirir. “Evren, hakkını sonuna kadar kullanır” bilimsel ilkedir.
Saniyenin on üzeri eksi kırkında ‘elektron ve pozitron çiftleri’, yokluktan
ortaya çıkar ve anında yok olur. Parçacıkların bir anda var olup yok olması sürekli var olan varlıklar
olarak görünür. Saniyede otuz resmin geçişini film olarak izlememize benzer
şekilde, parçacıklar da sürekli var olarak görünür.
Bu bilimsel
bilgi ve bulgularla kanıtlanan gerçekler Kuran’da da yer alır. “Bir emirle,
halen, her an, oluşmaktaki evrenin, ‘Hadis olur, fani olur’ şeklinde var ve yok
olması istenmedi, her şeyin bir amacı vardır.”
(21.16,17) “Bu idrak ile her yönde, Hakk’ın yüzü görünür, perdeler, vehim ve
ham hayal ortadan kalkar. Her iş ve eylem ilmin tezahürü, bir uygulamasıdır. Nefsin oluşumu, canlanması, hayat bulması ve yaşaması
ilimle olur. Maddeyi ilimden ayrı düşünmek yanlıştır.” (39.9) “Her şey,
Allah’ın istek ve iradesiyle, ‘Kûn, ol’ emriyle ancak söz ve ses duyulmaksızın,
arada bir vasıta olmaksızın ve zaman geçmeksizin birden, an içinde, vücuduyla
mevcut olmaktadır.” (2.117)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder