25 Haziran 2019 Salı

Bedende İletişim, Etkileşim


            Bedende İletişim, Etkileşim

            Hastalıkların tedavisinde elektrikli araçların kullanımı yaygındır. Kalp pilleri kalbin düzenli çalışmasını, kulaklara takılan aletler işitmenin düzenli olmasını sağlar. Bu alandaki bilimsel ve teknolojik buluşların önemi artmaktadır. Önce elektrik keşfedildi ve aydınlanmaya yaradığı anlaşıldı ve bir yerden bir yere nakledilmesi sorunu çözüldü. Sonra elektrik sinyali ile ses iletimi gerçekleşti. En sonunda sinyaller ile renkli resimli görüntü aktarımı mümkün oldu. Artık telefon, televizyon çocuk oyuncağıdır. Elektrik sinyalleri ile iletişim ve etkileşim insan için gerçek oldu. Son bilimsel buluş ise canlı hücrelerin tümünün bunu hep yaptığıdır.

            Canlı bir bedendeki organlarda, hücreler arası, hatta hücre içindeki organeller arasındaki, iletişim ve etkileşim düşündürücü olabilir. Çünkü elektriğin kontrollü aktarımı, ses ve görüntünün kodlanıp gönderilmesi, aktarılıp, alınıp mesajın çözümlenmesi, bilinçli bir halde olabilecek işlerdir. Bir amacın gerçekleştirilmesi için sonuca götürecek tüm sebeplerin, bilinçli bir şekilde oluşmasının sağlanması gerekir. Telefon ve televizyonun, doğada ve doğal koşullar altında, kendiliğinden, evrimsel gelişimle oluşmasını beklemek doğru olmayabilir.

            Bir hastalığın tedavisinde kullanılacak bir aracın yapımı için önce hücrelerarasındaki sinyallerin tespit edilmesi, kaydedilmesi, okunması, lisanının çözülüp anlaşılması gerekir. Verilen en uygun anlama göre, en uygun zamanda, zeminde ve dozunda, ilgili hücrelere gereken sinyal iletilerek iyileştirici sinyallerin üretilmesi sağlanmalıdır. Örneğin kalp kasının kasılması için kası uyarıcı sinyal üretilip, kasa ulaştırılması gerekir. Beden elektriği aksadığında, kesildiğinde, takılan pil bu elektriği zamanında ve dozunda sağlamalıdır.

            Beden elektriği sinyalleri, atom düzeyinde çalışır. (1) Sinir hücreleri olan nöronların yüzeylerinde sinyali oluşturan ve alıp ileten proteinler vardır. Eksi veya artı elektrik yüklü atomlar, bu proteinlerce, nöronların hücre duvarlarından, birbirlerine geçirilerek, sinyalleşme başlatılır ve sürdürülür. Bir hücrenin içinde bir atoma elektron yüklendikçe, hücreler arasındaki denge bozulur, balans farkı oluşur ve bu iyonların bir hücrenin içinden diğerine, hücreden hücreye pompalanmasıyla, 70 mili volt düzeyinde, bir voltaj, akım dalgalanması yaratılarak sinyal iletilir. Bir mili volt, voltun binde biridir. Kıyas ile anlaşılması amacıyla, cep telefonları 5 mili volt ile şarj edilir. Elektronları kullanan bakır tel yerine, bedenin sinir istemi, yüklenmiş elektriği, iyonları, genellikle de potasyum ve sodyum iyonlarını, kullanarak nöronlardan geçirir. İyon, normalden fazla veya az elektron yüklü atomdur. Görevli proteinler bir atomun elektron yükünü artırabilir veya eksiltebilir, böylece anot veya katot oluşturabilir. Bu mesajlarla hayal eder, düşünür, hafızaya kaydeder ve hatırlarız.

 

            İnsan beyni, bu kimyasal enerjiyle, elektrokimyasal süreçlerle, çalışır, düşünür, öğrenir. İnsanın görmesi, okuması ve dinlemesi hallerinde, beyinde milyarlarca nöron hücresinde, yüklenme yani voltaj iniş çıkışları, dalgalanması yaşanır. Atomlara yüklenen elektronlar yeterli düzeyde farklılık yaratınca atom, diğer hücreye pompalanır ve elektrik yükünü diğer hücreye geçirir. Bu kimyasal elektrik bir mesaj aktarır ve bu mesajın bir lisanı vardır. Tedavi edici müdahale yapılabilmesi için gerekli akım tespit edilmeli, lisanı çözülmeli ve mesaj anlaşılmalıdır. Daha da çarpıcı olanı voltajdaki dalgalanma, DNA’yı etkiler ve DNA da yeni duruma, örneğin öğrenilen şeye göre, nöronların yapısını değiştirir, genetik şifre oluşur.

            İnsan ancak böylece öğrenmiş olur. Voltajdaki iniş çıkışlar, dalgalanmalar, radyo dalgalarında olduğu gibi, elektriksel alan, elektromanyetik alan oluşturur. Beynin milyarlarca nöronunun her biri, bir anlamda, mikro voltaj sinyaller oluşturan ve yayan küçük radyo istasyonları gibidir. Önce normal bir atoma elektron yükleyip denge, balans bozulup akım oluşturmak, oluşturulan bu elektrik akımına kodlanarak mesaj yüklemek sonra da bu mesajı akım geçerken alıp, lisanını çözüp, manasını anlayıp, bu mesajın gereğini yapmak kendi çapında bir bilinçtir. Radyo vericileri ve alıcıları vardır, sinyalleri gönderen araçlar ve alıcı aletler vardır, radyoyu belirli dalga boyuna ayarlayıp sinyalleri alarak ses dinlenebilir veya televizyonda olduğu gibi görüntü izlenebilir. Bir proteinin işinin keşfi bilimsel gelişmedir.

            Fiziksel de kimyasal da olsa bedenimizdeki her hücremiz, elektrik oluşturuyor, üretiyor, radyo ve TV istasyonları gibi ses ve görüntü yükleyip, diğer hücreye gönderiyor sonra da mesajları alıp, lisanını ve anlamını çözümleyip, mesajların gereğini yapıyor. Daha önemlisi bütün bu iş ve işlemler, hücrelerimizin bir protein veya molekülünün yaptığıdır. Hücrelerarası mesaj alışverişi gibi hücre içindeki organeller arasındaki mesaj alışverişi de elektrikle olmaktadır. Örneğin elektrik akımının dalgalanması DNAyı da etkiler ve DNA nöronların yapısını değiştirir. Diğer bir deyişle elektronların üstünde yaşıyoruz. Elektron bilgi yüklenebiliyor, taşıyabiliyor, muhafaza edebiliyor ve hafızadan alıp hatırlama yapabiliyor.

            Hiçbir şey “Tesadüfen Var Olmaz” makalesinde bilimsel bulgular ve bunları anımsatan ayetler üzerinde durulmuştu. Elektronun elektrik yükü kritiktir, bugün belirlenen miktarın milyarda biri kadar azı da olsa, çoğu da olsa atomlar birbirini tutamaz yani su bile oluşamaz. Elektronun elektrik yükünü belirleyenin ise elektron pozitron çiftleri arasındaki ‘boşluk denizi’ olduğu unutulmamalıdır. Bir anlamda canlılığımızı borçlu olduğumuz elektronun bilimsel özellikleri çok önemlidir. Elektronun negatif elektrik yükü ve kütlesi vardır, atomların birbirlerini tutmasını sağlar. Galaksilerin uzaklıklarını, yerlerini ve hareketlerini bildiren ‘foton’ ise tanım itibariyle “Hiçbir şeyin özetidir.” Ne kütlesi ne de elektrik yükü vardır. Uzay zamanın titreşimiyle ışık hızında yolculuk edip enerji yayar. Yüz trilyon hücremiz içinde ve arasında sonsuz sayıda foton ve elektron vardır. Tam bir parlaklık, aydınlık, nur ve ışık içinde olduğumuz halde göremeyiz ve görünmez. “Allah, zuhurunun şiddetinden görünmez.” “Allah, yerin göğün nurudur. Allah’ın nuru, idrakiyle Allah görünür” (24.35)(39.22)(10.45)

            Umarım, biz de hakikati idrak edebiliriz.