Erdem Yaradılıştandır,
Herkes ve her şey kendi fıtratındaki
kemalini, olgunluğunu gerçekleştirmek amacıyla yaratıldığına göre olgunlaşmak
için gerekli olan yazılım ve donanım da verilmiş, fıtratına kazınmıştır.
Yaradılışının ve amaçlarının farkında olmayanlar yanlış yollara sapıp
kötülükleri amaç edinmiş hatta karakter edinmiş olabilir. Verilenleri kullanmak
insanın yetkisindedir.
O’nu
sevenler, kendilerinde yeterince sebep, donanım ve kudret bulursa,
yaradılışlarında gizli olan hakikat, bilgi, ilim ve erdemler sayesinde,
temizlenme ve arınmayla fiili ihraç etmeye ilişkin verdikleri sözü yerine
getirmiş olurlar. İnsan olarak insanlıktan yaratılmış, akılla donatılmış
oldukları için, önce âlim, sonra kâmil insan, arif olurlar. Böylece kendini
gerçekleştirmiş, verdikleri sözü yerine getirmiş olurlar.
Kişinin
ergen oluşu ile bireysel yaşam başlar. Kendi başına kaldığında, büyüme çağında,
büyüklerinden eğitimle aldığı güzel ahlak dersleri, önem ve önceliğini
yitirebilir. Hayata atıldığında, yaşam kavgası kargaşasında, bazı erdemlerin
başkaları tarafından göz ardı edilmesinin etkisi altında kalabilir. Diğer
bireylerle girdiği yarış ve yarışmalarda, vehim ve hayal gücü gibi nefsanî
duygularına yenik düşebilir. Kalbindeki güzel ahlaka ilişkin erdemler, ruhani
ve nurani değerler, geri plana itilebilir veya tamamen unutulabilir. İçki,
şehvet, şiddet ve kumar gibi kötü sıfatlar birbirini destekler. Bu durum kalpte
yeşermesi beklenen değerlerin kalpten tamamen sürülmesi ve kalbin nefis
mücadelesinde yenik düşmesidir.
“Sıfatının tecellisi, var olması
için, ‘nefhaat-i Rabbaniye rüzgârlarını’, ‘şişirici rüzgârları’ gönderir.”
(25.48) “Yokluk, sırf boşluk değil, olmuş ve olacak mevcutların hakikatlerini,
bilgilerini, ilimden alacakları ‘haklarını’ içerir. Her ‘şey’ Hak’tan hakkını
aldığı için mevcut, var olabilir.” (21.22)
İnsan bilgiye sahip olabilir ama
ilmin tümüne sahip olamaz. Aynı şekilde bedeni ve ruhu varsa da enerji ve
içerdiği ilim insana ait değildir. “Beden ve ruhlarının, ilimlerinin, beden ile
hakikatinin, farklı şeyler olduğunu anlayarak bunların ayrılabilmesiyle
ölümlerini idrak edenler elbette diriltileceklerdir.” (79.1-5) Ayırım
gücünden, analizden sonraki sentez insanı farklı sonuçlara götürebilir. İnsan
Allah’ın ilmi ile âlim, nefsi ile kaim, ayakta ve hayatı ile hay, diridir.
Rahmanî rahmet olan yağmur iyinin de kötünün de tarlasına yağar. Rahimsi rahmet
olan akıl, fikir gibi her insana özgü değerler ise herkese özeldir. İnsan
toplumun bir bireyi, evrenin bir zerresi olarak mevcuttur ama kendiliğinden var
olan değildir.
Ayetler
apaçık, anlamları aşikâr. Eşyanın aslı, esası, özü düşünüldüğünde, Hakk’ın
ilminden hakkını, hakça aldığı için her mevcut ortaya çıkmış, mevcut olmuştur.
Her eşyanın bileşenleri içinde ve arasında bir ‘bilgi’ vardır. ‘Evrenin Hakkını
Sonuna Kadar Kullanması’ bir prensiptir. Evren, ‘Olasılıklar Denizinde’ bir
şeyin olma olasılığı varsa, bunu gerçekleştirir. “Evren, hakkını sonuna kadar
kullanır” bilimsel ilkedir. Saniyenin on üzeri eksi kırkında, trilyonda
birinde, ‘elektron ve pozitron çiftleri’, yokluktan ortaya çıkar ve anında yok
olur. Parçacıkların bir anda var olup yok olması sürekli var olan
varlıklar olarak görünür. Saniyede otuz resmin geçişi film olarak izlendiği
gibi eşya ve parçacıklar da sürekli ‘var’ görünür.
Bu bilimsel bilgi ve bulgularla
kanıtlanan gerçekler Kuran’da da aynen yer alır. “Bir emirle, halen, her an,
oluşmaktaki evrenin, ‘Hadis olur, fani olur’ şeklinde var ve yok olması istenmedi, her şeyin bir amacı vardır.” (21.16,17) “Her
şeyin, yaratılmadan önce, ruh, kalp ve nefis âlemlerinde suretleri vardır.”
(2.21) “Eşyanın tümünün, bilinmelerini sağlayan, ilmî özelliklerini Âdem’in
kalbine indirdi. Marifet ve muhabbet sırrını insana emanet etti. İnsan, eşyayı
ve kendini verilen ilim ile bilir ve ilmin sahibini de bilir kâmil insan olur.”
(2.31, 33)
Kâmil insan olma amacıyla yaratılan
insanın fıtratına, erdemli olmak için gereken her türlü sıfat kazınmıştır. Her
varlık, bitkiler ve hayvanlar, görevini eksiksiz hatta yanlışsız yapar, yalnız
insan sapar. Bu sapma yetkisi de sorumluluğuna eşit bir şekilde verilmiştir.
İnsan, yetkisi nedeniyle sorumludur. Bilen ile bilmeyen bu nedenle eşit
olmayabilir.
İnsan, bilir, bildiğini bilir ve
bildiklerini sentez ederek ortak bir bilince ulaşır. Ahlakı, güzel ahlakı,
erdemleri bilir, ahlaksızlığın ne olup olmadığını da bilir. İyilik, doğruluk ve
güzelliğin varlığı ve gelişimiyle kötülük, yanlışlık ve çirkinliğin ortadan
kalkacağını bilir. Karşıda gördüğü kötülükleri imha ederek kaldırmaya çalışması
hatadır. Erdemli olmakla erdemsizlik ortadan kalkar. Esas olan dönüşümdür, bir
sıfatı ortadan kaldırmak diğer sıfata dönüşümünü sağlamakla olabilir. Kötü
insanı veya insanları öldürmekle kötülük ortadan kalkmaz.
Günümüzde üzerinde durulan bilimsel
bir kavram da “Bağlantısal
Bütünselliktir.” Yüz milyar beyin hücresinin diğerleriyle bağlantı kurarak
düşünce ürettiği saptandı ama bu bağlantıların nasıl bir matematik ile
yürütüldüğünü belirlemek için mevcut bilgisayarlar yetersiz kaldı. Yine de beynin
nasıl düşündüğüne dair bir matematik model yapılabileceği görüldü. Beyin
hücreleri, nöronlar, elektrikle çalışıyor ve bilgi işliyor. Beyinde bilgiler
elektrokimyasal ırmaklar halinde akıyor. İnsan bedeninde 37 trilyon hücre
vardır. Atomlardan oluşan bu hücreler 300-400 günde tamamen değişir ama insan
yaşamaya devam eder. Bütün, parçaların toplamından fazla bir şeydir. İnsan
atomların toplamı değil kurulan bağlantıların bütünüdür. Evrende var olan bütün
kuvvetlerin bağlantısal bütünlüğü bir matematik modeliyle ortaya kondu.
LANIAKEA astrofizik modeli evrendeki tüm kuvvetlerin bileşkesini
oluşturmaktadır. Bu model, beynin modeline benzemektedir. Benzer bir
bağlantısallık modeli, yaprakta da ağaçta da metro sisteminde de var, yaşamın
kendisinde de vardır. Matematiğini bilemediğimiz oluşumlara kaos demişiz ama
modelini bulunca kaos olmaktan çıkıyor. Bilim, matematikselleştirilmiş
felsefedir. Kuş sürüsünün hareketlerinde, bir kuşun bir saniye sonra diğeriyle nasıl
bir ilişki içinde olacağının olasılığını belirleyen modeller vardır.
Bağlantısal bütünlüğü ortaya koyan
model nedeniyle matematik değil modellere uygun olan evren ve yaşam güzeldir.
Kuş veya balık sürülerinde bir lider olmadığı kesindir, bağlantısallık kültüründe
hiyerarşi yoktur. Bağlantısallık biliminde liderler, yöneticiler yoktur.
Matbaanın icadı çığır açmadı, yeni bilimsel çığır matbaayı geliştirdi. Bilim,
matematikselleştirilmiş felsefedir. Din ise, felsefenin henüz
matematikselleştirilememiş, kaos denen, halidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder