Haviyedeki Asar Ateşi
İnsanın, insan olmaya başlaması,
kendisinin başkalarından ve çevresinden farklı, “Uyumlu belirgin” olduğunu,
tevafuk ettiğini, anlamasıyla başlar. Aynı bedende farklı kişiliğe sahip olmayı
anlamak önce dikkatleri beden üzerine çeker. Bedenin ilminden başka bir şey
olmadığı, ilim ile bedenin faklılığını aklın idrak ettiği açığa çıkar. İlmi
hıfz eden kuvvetlerin toplanmasıyla, temessülüyle oluşan, beden
ve nefsin de ilimden oluştuğu anlaşılır. Bedenin, böylece ilme tabi olup biat
ettiği keşfedilir. Keşifler birbirini izler, hareketlerin
fikirlerle yönlendirildiği, fikirlerin de bilinçlere tabi olduğu açığa çıkar.
Her bilgi ve bilgi topluluğu bir nurun açığa çıkışıdır, aydınlanmadır, karanlık
kalkar, ortamı ışık doldurur, gündüz olur. İlmin kaynağına doğru yolculuk eğer
bir sırra ermeye gider, bu işte bir sır var, sırrı nedir denirse,
ilmin ve aydınlığın kaynağının ne olduğu düşünülmeye başlanır. İlmin Hakka ait
oluşu ve Hakkın gölgesi olduğu, gölge oluştan da gölgenin aslına gidilebileceği
idrak edilirse Şuhut edilir. Şuhut edilenin giz
olduğu ve gizlendiği, soyunanın kavuştuğu, batının zahir ile örtündüğü,
tesettüre girdiği anlaşılır. Bireysel soyunup kavuşma cumaya, birliğe de
gidebilir.
Âdemin halden hale geçişleri âlemde
de görülür. Uzay zamanda, atılmış yün veya pamuk gibi yüzen toz ve gaz bulutu
haline gelen süpernova haviyesinde, göçüğünde
asar ateşi kendiliğinden oluşur. Hidrojen atomlarına özgü özellik olan ‘yerçekimsel
ışınım’, bunların bir merkezde toplanmasını sağlar. Bu atomların kütlelerinin
uzay zamanı bükmesi, atomlara verilen ilmin bir özelliğidir. En merkezdeki
atomların bükümlerine düşen diğer atomlar ortamda büyük bir hareketliliğe yol
açar. Hareketlilik, sürtünme nedeniyle, ısınmaya neden olur. Merkezde ısınan
toz ve gaz bulutu, soğuk toz ve gaz bulutu katmanlarının içinden dışına çıkmaya
çalışır. Hidrojen atomlarının, verilen bilimsel özellikleri nedeniyle
gerçekleşen, merkeze ve merkezden çevreye doğru hareketler, ısı ve basıncın
artışına neden olur. Isı ve basınç artışı ise yanma oluşturur. Bu yanma ise
eserler oluşturan ‘asar ateşidir’. Evrende bilimsel olarak kaydedilip
kanıtlanan bilgi ve bulgular ‘halden hale’ geçiş sürecini açıklar. Bu süreçte
önce demir ve altın gibi gerekli madenler oluşur. Sonra da fotonların kırmızı
ve mavi ışık enerjileri dönüşerek, yeşil rengi yansıtan klorofil sayesinde,
hayatın temelini oluşturur. Klorofil, su ve karbondioksit gazından, şeker ve
oksijen üretir. Her canlının her hücresi, bu şekeri yakarak faaliyetlerini
sürdürür; şekeri, oksijen alıp, yakarak karbondioksit üretir.
Doğal oluşum ve gelişim süreçleri,
bilimsel olarak kaydedilip kanıtlanabilir. Halden hale geçiş sürecinin en
başından en sonuna kadar her aşaması bilinmektedir. Bilimsel açıdan her geçiş
otomatiktir. Fizik, astrofizik, biyofizik ilimlerinin ortaya koyduğu yasalara
uygun olarak, ‘uyumlu farklılaşarak belirginleşme’ apaçıktır. Bilimsel açıdan
bakış ‘bir ve tek halden hale geçiş’ sürecinin sonundan bakıştır. Bu bakış
açısından her şey ‘otomatik’ görünür. Oysa ‘Yapay Zekâ’ bile bir amaca ulaşmak
için gerçekleştirilecek bir “Fikir”
ve bir “Uygulayıcı” olması gerektiğini vurgular. Şeker üretimi ve yakılması
gibi bir ‘fikir’ ve onu uygulayan olmalıdır. “Doğal süreç otomatiktir, yapay
süreç değildir” denmesi uyumsuzdur. “Bir ve tek süreci ‘Kuran ile Uygulayan,
Furkan’ olmalıdır” sonucuna kesin olarak varıldıktan sonra başka sorular
üzerinde durulabilir. Ancak kesinlikle “Yaratıcı olmalı” dendikten sonra “Yaratıcıyı
kim yarattı” sorusu gelebilir? Cevap ‘henüz bilinmiyor’, ya da “Allah’ı, yalnız
Allah bilir” olabilir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder