12 Mart 2019 Salı

Haviyedeki Asar Ateşi


            Haviyedeki Asar Ateşi

            İnsanın, insan olmaya başlaması, kendisinin başkalarından ve çevresinden farklı, “Uyumlu belirgin” olduğunu, tevafuk ettiğini, anlamasıyla başlar. Aynı bedende farklı kişiliğe sahip olmayı anlamak önce dikkatleri beden üzerine çeker. Bedenin ilminden başka bir şey olmadığı, ilim ile bedenin faklılığını aklın idrak ettiği açığa çıkar. İlmi hıfz eden kuvvetlerin toplanmasıyla, temessülüyle oluşan, beden ve nefsin de ilimden oluştuğu anlaşılır. Bedenin, böylece ilme tabi olup biat ettiği keşfedilir. Keşifler birbirini izler, hareketlerin fikirlerle yönlendirildiği, fikirlerin de bilinçlere tabi olduğu açığa çıkar. Her bilgi ve bilgi topluluğu bir nurun açığa çıkışıdır, aydınlanmadır, karanlık kalkar, ortamı ışık doldurur, gündüz olur. İlmin kaynağına doğru yolculuk eğer bir sırra ermeye gider, bu işte bir sır var, sırrı nedir denirse, ilmin ve aydınlığın kaynağının ne olduğu düşünülmeye başlanır. İlmin Hakka ait oluşu ve Hakkın gölgesi olduğu, gölge oluştan da gölgenin aslına gidilebileceği idrak edilirse Şuhut edilir. Şuhut edilenin giz olduğu ve gizlendiği, soyunanın kavuştuğu, batının zahir ile örtündüğü, tesettüre girdiği anlaşılır. Bireysel soyunup kavuşma cumaya, birliğe de gidebilir.

            Âdemin halden hale geçişleri âlemde de görülür. Uzay zamanda, atılmış yün veya pamuk gibi yüzen toz ve gaz bulutu haline gelen süpernova haviyesinde, göçüğünde asar ateşi kendiliğinden oluşur. Hidrojen atomlarına özgü özellik olan ‘yerçekimsel ışınım’, bunların bir merkezde toplanmasını sağlar. Bu atomların kütlelerinin uzay zamanı bükmesi, atomlara verilen ilmin bir özelliğidir. En merkezdeki atomların bükümlerine düşen diğer atomlar ortamda büyük bir hareketliliğe yol açar. Hareketlilik, sürtünme nedeniyle, ısınmaya neden olur. Merkezde ısınan toz ve gaz bulutu, soğuk toz ve gaz bulutu katmanlarının içinden dışına çıkmaya çalışır. Hidrojen atomlarının, verilen bilimsel özellikleri nedeniyle gerçekleşen, merkeze ve merkezden çevreye doğru hareketler, ısı ve basıncın artışına neden olur. Isı ve basınç artışı ise yanma oluşturur. Bu yanma ise eserler oluşturan ‘asar ateşidir’. Evrende bilimsel olarak kaydedilip kanıtlanan bilgi ve bulgular ‘halden hale’ geçiş sürecini açıklar. Bu süreçte önce demir ve altın gibi gerekli madenler oluşur. Sonra da fotonların kırmızı ve mavi ışık enerjileri dönüşerek, yeşil rengi yansıtan klorofil sayesinde, hayatın temelini oluşturur. Klorofil, su ve karbondioksit gazından, şeker ve oksijen üretir. Her canlının her hücresi, bu şekeri yakarak faaliyetlerini sürdürür; şekeri, oksijen alıp, yakarak karbondioksit üretir.

            Doğal oluşum ve gelişim süreçleri, bilimsel olarak kaydedilip kanıtlanabilir. Halden hale geçiş sürecinin en başından en sonuna kadar her aşaması bilinmektedir. Bilimsel açıdan her geçiş otomatiktir. Fizik, astrofizik, biyofizik ilimlerinin ortaya koyduğu yasalara uygun olarak, ‘uyumlu farklılaşarak belirginleşme’ apaçıktır. Bilimsel açıdan bakış ‘bir ve tek halden hale geçiş’ sürecinin sonundan bakıştır. Bu bakış açısından her şey ‘otomatik’ görünür. Oysa ‘Yapay Zekâ’ bile bir amaca ulaşmak için gerçekleştirilecek bir “Fikir” ve bir “Uygulayıcı” olması gerektiğini vurgular. Şeker üretimi ve yakılması gibi bir ‘fikir’ ve onu uygulayan olmalıdır. “Doğal süreç otomatiktir, yapay süreç değildir” denmesi uyumsuzdur. “Bir ve tek süreci ‘Kuran ile Uygulayan, Furkan’ olmalıdır” sonucuna kesin olarak varıldıktan sonra başka sorular üzerinde durulabilir. Ancak kesinlikle “Yaratıcı olmalı” dendikten sonra “Yaratıcıyı kim yarattı” sorusu gelebilir? Cevap ‘henüz bilinmiyor’, ya da “Allah’ı, yalnız Allah bilir” olabilir!

 

Hiç yorum yok: