17 Temmuz 2019 Çarşamba

İslam'da Dört Eş!


            İslam’da Dört Eş!

            Rivayete göre, Allah’ın nefsiyle kaim, yerine geçen, ayakta, canıyla canlı, ilmiyle âlim, ruhuyla dirilmiş iken cennette yaşayan Âdem, bedenleşerek dünyaya indirildi.  Bedensel nefsaniyeti, canlılığı, Âdem’in zevcesi, eşidir. Âdem’e, aklıyla ruhtan aldığı bilgileri kalbinde anlama, özümleme ve uygulaması hatta basiretle ilim halinde tekrar ruha dönebilmesi ihsan edilmiştir. Bilgiler, kuvvetler halinde uygulandıkça hareket eder, oynaşır. Bedensel nefsaniyet, canlılık, bilgilerin özelliğine uygun bir şekilde, farklılaşarak belirginleştiği için ruh ile cilveleştiği söylenir. İnsani nefsaniyetin dişiliğinin, eril ruha, her aşamada, aldığı bilgilerin özelliğine uygun, bir kalp çocuğu doğurduğu rivayet edilir. Veledi kalp, akıl aracılığıyla ruhtan aldığı bilgilerle beslenir, büyür ve kendine vaat edilmiş topraklarda, meralarda, alanlarda serpilir, hüküm sürer. Bireysel düzeyde, her kişinin bedeni, kendine özgü bir Mısır ülkesidir. Bireyler, nefsaniyetlerinin her aşamasını, edebiyle, yaşama hakkına sahiptir.

            Mısır ülkesinde, emmare nefisle tutulan yolun sonu olmadığı görüldüğünde, Firavun Nefis, kendini levam ederek, yererek, bir başka hale geçer, kendisinin, hayalince, her şeye hükmedemediğini, eksikliğini anlar. Firavunun bir rehbere ihtiyaç duyduğu, halk arasında duyulunca, tevhit ilmine hâkim olan İbrahim’in, aklı temsil eden, oğlu Yusuf önerilir. Beden ülkesi Mısırda, aklın hükümdarlığı süresince, işlerin düzelmesi memnuniyet verir ve aklın ülkede hüküm sürmesine izin verilir. Önce baş tacı yapılan akıl, zamanla sömürülür ve sadece köle gibi çalıştırılıp nefsanî menfaat için kullanılır. Duygudan yoksun ortamda, sömürü ve kölelikte, kalbe ihtiyaç duyulur. Aklın kalpsizce kullanımı, maddesel zenginlik verse de mutluluk getiremez. Levama nefsin, sudan yani ilimden gelen oğlu, Hz. Musa, kalp çocuğu olarak, akla gerektiği gibi önem verenleri toparlar. Her yer ve zamanda, iş ve işlemin, tüm hareketlerin, efalin, aynı ilmin uygulaması olduğu, akla gelen fikirlerin kutsallığı, anlaşılır. Kalp Musa, kendisine vaat edilen topraklara göç edip, Yusuf’un kardeşlerini, gazap ve şehvet kabileleriyle birlikte, Mısır’dan çıkarır, aklı kölelikten kurtarır.

            Akıl aracılığıyla kalbe dolan ilim, kalpte mayalanarak çoğalır, taşar ve yayılır. Beden ve madde âleminde yalnız ve sadece bir ve tek ilmin uygulandığının idraki, ayrıca, ilmin kendisine ulaşma zevk, lezzet ve keyfini de verir. Nefis, bu aşamada tatmin olup, mutmain olup, esas krallığın mana âleminde olduğunu hissedip yeni bir hal içine girer. Mutmain nefsin, ruh babadan olma, kalp çocuğu Hz. İsa; ilmin kendisinin, maddeden, madde halinden, daha önemli olduğunun idrakine varır. Bu aşamada kalp, duygusal âlemin tüm sıfatlarının da yine aynı bir ve tek ilmin çeşitli uygulamaları olduğunun idrakine erer. İlmin kaynağı göklerdedir. Mutmain nefis, emmare ve levvame nefsaniyetlerden sonra, ruhun üçüncü eşidir.

            Bir rivayete göre, rehberiyle birlikte, tevhit ilmini talep eden, nefsaniyetlerin hepsini yaşayarak, Allah’ın ilmiyle, ruhuyla, zatıyla dirilebilir. Ebeveynleri, Allah’ın kulu Abdullah ve âmin deyip teslim olarak mülheme, ilham alan, nefis sahibi Âmine hatun olan Efendimizin vahiy aldığına inanırız. Allah’ın kelamını bize ileten efendimiz, miraca çıkarak Hakka ulaşmış, insan ve insanoğlunun yaradılışının amacını, örnek olmak üzere, gerçekleştirmiştir.                       
Umarım biz de namazı miraç olan mümin olup Hakkın hakikatini idrak edebiliriz.

Hiç yorum yok: