3 Mayıs 2019 Cuma

Kanaat Et Nefsini Öldür!


            Kanaat Et Nefsini Öldür!

            Nefsanî beslenme için kullanılan akıl ile ancak niceliksel doyuma ulaşılır. Bu gidişin sonu yoktur. Gururun alçak gönle ve aç gözlülüğün kanaate dönüşmesi, aklın elde ettiği bilgilerin kalpte sıfatlanmasına bağlıdır. Ruhani bilgiler, kalpte mayalanmalı ve kalp deryası maya tutmalıdır. Kalp deryası ilimle mayalanmazsa, kalp muhabbetle sıcak tutulmazsa, nefis denizinde maya ziyan olur. Fiillerden sonra sıfatların sahibini bilmeyen, Allah’ın sıfatlarını tanıyıp idrak etmeyen, Allah’ın sıfatlarıyla sıfatlanamaz.

            Kendini bilmeye giden doğru yol, bireylerin dışında değil, bu nedenle topluca gidilebilecek bir yol değildir. Gösterge çubuğu dik durur ve önce ucu bir aşama açılırsa, üçüncü boyut olarak, doğru yol ortaya çıkar. İnsanı temsil eden, anten şeklindeki gösterge çubuğunun bir çıt açılması, insanın kalbini keşfetmesine benzer. Bu açılım dışarıdan olamaz. Kalbin dışa açılan kapısı, içeriden açılır ve sıcak duygularla dolarsa açılır, mayalanan sevginin aşka dönüşümü ile açılır. Diğerlerinden farklı kılan benlik ve bencillikten vazgeçilip, örneğin, kazancın meşruluğuna, ahlakın güzelliğine önem ve öncelik verilirse açılır. Kalp, akıl aracılığı ile ruhtan aldığı nuru, nefsine yansıtır, böylece, nefsin kanaatkâr olduğu görülür. Ruhtan, ilmin kaynağından, basiretle, tevhit ilmiyle alınan tasavvufî bilgiler, uygulanıp yaşanacak bilgilerdir. Dışarıdan alınan bilgiler unutulabilir, uygulaması yapılmayabilir. İçten dolup taşarak duygusal alandan çıkan bilgiler, aşk içinde uygulanır. Seven herkesi sever.

            İçe dönük yolculuğun ilk aşaması, antenin bir çıt açılması, failin Hak olduğunu anlamaktır. Açılan kalp kapağından, akıl aracılığı ile kalbe inen bu bilgi, kalp tarafından iyice anlaşılınca, nefsi ikna etme çabası başlar. Her şeye sahip olmaya çalışan nefis iyi, doğru ve güzel olanın diğerlerinden ayrılmasını kabul eder, kanaatkâr olur. Böylece her bilgi bir uygulamaya dönüşür. Bedensel faaliyetler, her iş ve eylem, aynı güç ve kuvvete dayanır.

            Doğa, dünya, âlem bir tarafa, insan bir tarafa. İnsan başkadır, üç boyutludur. Namaz konusunda, ilk akla gelen ‘genel olarak yer, içer, yatar, kalkar, savaşır, sevişir’ insanlardan farklı, olgun ve kendini bilen insanlardan söz edilmesi uygundur. Oruç ile nefsini yenmiş ve terbiye etmiş insan, kalbini keşfeder. Kalp, duyguların merkezidir. Ruhtan alınan ilim ile beslenir. Açgözlülüğünü kanaatkârlığa dönüştürmüş nefis, tatmin olur ve kalbin ilhamlarına açılır, kalbe teslim olur. Ruhun nuru ile aydınlanmaya başlayan kalbin sabahı olmak üzeredir. Sabahın fecrinde insan uyanır, kendi hakikat güneşinin kalbine doğması yakındır. Maddenin ve eşyanın hakikatini bildikten sonra nefsini fethetmiş olan insan, kalbinden aydınlanmaya başlar. Hakikat güneşinin gün ve gündüzünün aydınlığında, kalbinin sırlarını çözmeye çalışır. İnsan, âlemi kalbinde bulabilir. Ömrünün kısalığı, iradesinin sınırlılığı nedeniyle doğuştan verilenlerin önemini anlar. Keşif, müşahede ve Şuhut’tan tevhide geçilebilir.

            “Halik’ınıza dönüş için, nefsinizin hazzını ve huzurunu azaltın, heveslerinden vazgeçirin, tövbe ederek riyazetle yani kanaat kılıcıyla nefsinizi kökünden katledin.” (2.54) Benlik yapan bencil nefsi, kökünden kesip atın ki Allah’ın nefsi ile kaim olun. O’nun ilmi ile âlim, nefsi ile kaim ve hayatı ile hay, diri olunuz.

 

Hiç yorum yok: