İnsan ilimdir!
Bilen, bilinen olduğunu idrak
edendir!
Bilenle
bilmeyen bir olmaz. Âlim nefis makamında rahat olabilendir, hiçbir korkusu,
şüphesi, endişesi, cevaplayamadığı sorusu, çözemediği sorunu olmayan kişidir.
Âlim ilmi eti, kanı ve canında hisseder, onların ilmin etkisiyle oluştuğunu ve
çalıştığını bilir. Beden ve organlarının ilmin eseri olduğunun, ilmin bunlarla
zahir, görünür olduğunun idraki içindedir. Hiçbir şey ilimden ayrı, gayri ve
ayrılmış tutulamaz. Cahil ise kısaca henüz Hakk’ı göremeyen ve bilemeyendir,
yalnız isim ve cisim ile ilgilenir, ardındaki ilimden habersizdir. Doğa ve
evren araştırılmalı, incelenmeli ve analiz edilmeli ardındaki gerçek ilme
ulaşılmalıdır.
En
son bilimsel bulgulara dayanarak geliştirilen bir robotun hareket edişini,
dansını, gidiş, tutuş ve vuruşunu hayranlıkla izlerken akıldan geçen tek şey
“ne güzel bir ilim, ne güzel bir bilimsel uygulama” düşüncesidir. İnsana
benzetilmeye çalışılan robot bize bizim hakkımızda da bilgi verebilir. Oluşan
evren ve oluşumumuz hakkında bilgi verebilir. Bir ilmin uygulanmakta olan hali
olduğumuzu düşündürebilir. Yendiği, yenilgiye uğrattığı cehaleti kötü görmek
yerine o cehaleti ne güçlüklerle geride bıraktığını hatırlasa insan onu takdir
edebilir, ilmin kıymetini daha iyi anlayabilir.
Nefsin
ihtiyaçlarını karşılama gereği düşünülmeksizin hayal edilen ilim, ilim
değildir. Her şey ve herkes ilmin somut halidir. Madde hakikat güneşinin gurup
etmiş halidir. Nefs ilmin görünür halidir. Nefsin oluşumu, canlanması, hayat
bulması ve yaşaması ilimle olur. İlmi nefisten ve maddeyi manadan ayırmak, ayrı
düşünmek, farklı şeyler gibi hayal etmek yanılmaktır.
İnsan
ilimdir. Kendini bilmek, ilim oluşun idrakine varmaktır. Kimse ilminden farklı
bir resim veya madde değildir. Başkalarını da kendimiz gibi bilmeliyiz. Herkes
ilmin somut bir halidir. Çünkü bir damla enerji somut değil soyut olsa gerek. Atom
altı parçacıklar bilimsel kurallar çerçevesinde bir arada durur ve atomu
oluşturur. Atomların molekül ve hücre oluşturması için oldukça ileri düzeyde
bilimsel gerçekler uygulamaya girmiş olmalıdır. İlimle soyut enerji birimleri
birleşip insanı oluşturuyorsa insan ilimdir demek makul ve mantıklıdır. Bu durumda
“ayetlere inanmak” değil “ayetlerden öğrenmek” daha doğru olur. Zaten kutsal
mesajlar da akla ve akıllı olana, aklını kullananadır, aklını kullanıp düşünenedir.
Hadislerde “inanmak” için değil “gizli
bir hazine iken bilinmek için evrenin oluşturulduğu” söylenir.
İnsanın
ilim oluşunun idraki kalbi besler ve güçlendirir. Varlığının ilim oluşunun
idrakine varan, eşyanın hakikatinin de ilim olduğunu idrak eder ve ilmin
bilinmek için olduğunu anlar.
İlmin
idraki, eşyayı ilimden farklı ve gayri bilmeyi önler, eşya ayrı ilim ayrı
düşünülemez. Bu idrak ile nereye bakılsa Hakk’ın yüzü görülür, perdeler kalkar.
Böylece, vehim ve ham hayal ortadan kalkar. Bunlardan arınmış akıl sahipleri doğru
düşünebilir. Görünenin ardındaki ilmi idrak etmişlerdir. Kuruntu ile karışık
olan akıllar tefekkür edemez, tereddüt eder, ilim ile tahakkuk ettiklerini,
ilmin somut hali olduklarını idrak edemezler. Her iş ve eylem ilmin bir
uygulamasıdır. Cahil, Hakk’ı göremez inkâr eder. (39.9)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder