4 Eylül 2014 Perşembe

İnsan ilimdir


            İnsan ilimdir!

            Bilen, bilinen olduğunu idrak edendir!

            Bilenle bilmeyen bir olmaz. Âlim nefis makamında rahat olabilendir, hiçbir korkusu, şüphesi, endişesi, cevaplayamadığı sorusu, çözemediği sorunu olmayan kişidir. Âlim ilmi eti, kanı ve canında hisseder, onların ilmin etkisiyle oluştuğunu ve çalıştığını bilir. Beden ve organlarının ilmin eseri olduğunun, ilmin bunlarla zahir, görünür olduğunun idraki içindedir. Hiçbir şey ilimden ayrı, gayri ve ayrılmış tutulamaz. Cahil ise kısaca henüz Hakk’ı göremeyen ve bilemeyendir, yalnız isim ve cisim ile ilgilenir, ardındaki ilimden habersizdir. Doğa ve evren araştırılmalı, incelenmeli ve analiz edilmeli ardındaki gerçek ilme ulaşılmalıdır.

            En son bilimsel bulgulara dayanarak geliştirilen bir robotun hareket edişini, dansını, gidiş, tutuş ve vuruşunu hayranlıkla izlerken akıldan geçen tek şey “ne güzel bir ilim, ne güzel bir bilimsel uygulama” düşüncesidir. İnsana benzetilmeye çalışılan robot bize bizim hakkımızda da bilgi verebilir. Oluşan evren ve oluşumumuz hakkında bilgi verebilir. Bir ilmin uygulanmakta olan hali olduğumuzu düşündürebilir. Yendiği, yenilgiye uğrattığı cehaleti kötü görmek yerine o cehaleti ne güçlüklerle geride bıraktığını hatırlasa insan onu takdir edebilir, ilmin kıymetini daha iyi anlayabilir.

            Nefsin ihtiyaçlarını karşılama gereği düşünülmeksizin hayal edilen ilim, ilim değildir. Her şey ve herkes ilmin somut halidir. Madde hakikat güneşinin gurup etmiş halidir. Nefs ilmin görünür halidir. Nefsin oluşumu, canlanması, hayat bulması ve yaşaması ilimle olur. İlmi nefisten ve maddeyi manadan ayırmak, ayrı düşünmek, farklı şeyler gibi hayal etmek yanılmaktır.

            İnsan ilimdir. Kendini bilmek, ilim oluşun idrakine varmaktır. Kimse ilminden farklı bir resim veya madde değildir. Başkalarını da kendimiz gibi bilmeliyiz. Herkes ilmin somut bir halidir. Çünkü bir damla enerji somut değil soyut olsa gerek. Atom altı parçacıklar bilimsel kurallar çerçevesinde bir arada durur ve atomu oluşturur. Atomların molekül ve hücre oluşturması için oldukça ileri düzeyde bilimsel gerçekler uygulamaya girmiş olmalıdır. İlimle soyut enerji birimleri birleşip insanı oluşturuyorsa insan ilimdir demek makul ve mantıklıdır. Bu durumda “ayetlere inanmak” değil “ayetlerden öğrenmek” daha doğru olur. Zaten kutsal mesajlar da akla ve akıllı olana, aklını kullananadır, aklını kullanıp düşünenedir. Hadislerde  “inanmak” için değil “gizli bir hazine iken bilinmek için evrenin oluşturulduğu” söylenir.

            İnsanın ilim oluşunun idraki kalbi besler ve güçlendirir. Varlığının ilim oluşunun idrakine varan, eşyanın hakikatinin de ilim olduğunu idrak eder ve ilmin bilinmek için olduğunu anlar.

            İlmin idraki, eşyayı ilimden farklı ve gayri bilmeyi önler, eşya ayrı ilim ayrı düşünülemez. Bu idrak ile nereye bakılsa Hakk’ın yüzü görülür, perdeler kalkar. Böylece, vehim ve ham hayal ortadan kalkar. Bunlardan arınmış akıl sahipleri doğru düşünebilir. Görünenin ardındaki ilmi idrak etmişlerdir. Kuruntu ile karışık olan akıllar tefekkür edemez, tereddüt eder, ilim ile tahakkuk ettiklerini, ilmin somut hali olduklarını idrak edemezler. Her iş ve eylem ilmin bir uygulamasıdır. Cahil, Hakk’ı göremez inkâr eder. (39.9)

 

Hiç yorum yok: