Dönüş Yolculuğu
Paraşütle atlayan insan
görünse, ilk bakışta, paraşüt insanı taşıyor gibi görünür. Paraşüt ve insan
ayrı parçalardır ama bir bütünün parçalarıdır. Havanın kaldırdığı düşünülür ama
hava kaldırmaz. İnsan ve paraşütü, havayı yarmaya çalışan bir bütündür ve atmosfer
ile bir sistem oluşturur. Havayı yarmaya çalışan paraşütlüye, hava veya
atmosfer karşı koyar, direnir böylece havada karşılaşan kuvvetler dengede
buluşur. İşin uzmanları böyle açıklar bu bilimsel gerçeği. Dengede buluşulunca,
artık insan gittikçe artan hızda düşmez. Havada asılı kalma, yüzme, salınma,
dolaşma, yol alma, yolculuk gibi deyimler daha anlamlıdır. Uzay-zaman birleşik
alanında düşme yoktur. İnsan da düşmez Dünya da, yüzerler. Bu hareketin ardında
bilgi, bilim ve fizik yasalarıyla, ilim vardır. Tamamen aynı şekilde, yağmur
damlası, düşüp artan hızla yere çakılmaz, damla da havayı kolay yaramaz. İlgili
kuvvetlerin bileşkesiyle ‘madde uzay zamanda yüzer’ gerçeği bilimseldir. Söz
konusu kuvvetler ‘itim ve çekim’ kuvvetleridir. Her hareket eden şey, itim ve
çekim kuvvetlerinin mevcut dengesini bozmaya çalıştığı için yeni bir denge
oluşmak zorundadır. Yeryüzünü yaramadığımız için üzerinde dururuz. Her gerçeğin
ardında bilgi, bilim ve ilim vardır. “İlk bakışta aklımıza gelenler” tamamen
aklın bize oyunudur. Akıl biraz geride kalsa iyi olur.
İlmin, bilimseli ve kutsalı birdir. “Suretler,
ilmin aynidir. Göklerde
ve yerde bir zerre miktar ilminden hariç olamaz” (6.59) “Her şey Rabbimin ilmi iledir. Rabbim ilim
cihetinden her bir şey'i vâsidir, yönetir.” (6.80) “Ruh semasından ilim suyunu
indirir, ilmî imanla iman edenler için büyük alâmetler vardır.” (6.99)
“Evvelden geleceğe kadar, tüm mevcudatın vücudu, sana indirilen bir kitaptır.
Yani, ilmi sana indirilen bir kitaptır.” (7.1,2) “İlim ile detaylandırdığımız,
bir kitap getirilmiştir, yani, ilâhi ilmin gerektirdiği gibi, olgunlaşmaya
yetkili ve elverişli, el ve ayak gibi organlar, göz ve kulak gibi aletler ve
duygulardan oluşan, ‘beden-i insan kitabı’ getirildi.” (7.52) “İnsanın akıl
yürütme âleminde, ilim ve idrak nuru inşa edilmiştir.” (6.1) Her
halk edilen şey, gösterişli ama etkisiz maddeden halk edilmiştir. (6.2) “Bilenler, Allah’ın
bilgileriyle Allah’ı bilir, ancak çoğu bunu bilmez.” (6.37)
İnsan beyni, vücudun yüzde
2 sidir ama enerjinin yüzde 25 ini harcar.
Beyin, düşünce üretir, etkendir, madde vücut uygular, edilgendir.
Düşünce gücü, elektronik aletleri çalıştırır, düşünce enerjidir. Beyin
hücreleri arasında oluşan elektrik akımı, çakan elektrik, açığa çıkan
kuvvetlerdir. Titreşimler, titreşimin frekansları, itim-çekim güçleri ve
kudreti hep enerjinin halleridir. Günlük yaşamda farkında olunmasa da “Ben”
denilen ‘şey’ ilgili kuvvetler arası bir denge durumudur. Nörolojiye göre, ses
ve renkler gibi, her şey sinir uçlarınca algılanır ve her şey tamamen bir
algıdır, ayrı bir ‘benlik’, ‘sen, ben’ yoktur. Her hareket ise yeni bir denge
durumudur. Hareketleri ve yeni denge durumlarını, akıl, kendine özgü ‘kıyas’
yöntemiyle anlar. Kalp, aklın yeri, yöntemi ve önemini iyi değerlendirmelidir. ‘Akıl
ve mantık’ ile ‘duygusal algılar’ eğer kalpte gereğince değerlendirilirse,
yaşamın ‘Hakk’a dönüş’ amacına ulaşılabilir. ‘Sen, ben’ yoksa var olan yalnızca
‘O’ olabilir.
“İnsanın
bu isyanı, cezaya inanmayıp, yalanlamasından gelir. Bu ise gururdan daha büyük
kabahattir. İnsanın, beyninin, sağ ve solunda, akılcı ve duygusal, ilim ve
sanat açılarından farklı, iki melek, yetenek vardır. Bunlar insanın tüm fiillerini,
iş ve işlemlerini, düşüncelerini hıfz eyler, kaydeder, yazar. Bu şerefli,
ikramı bol, cömert kâtipler işlerin nakışlandığı dünya ve sema âlemleridir.
Bilgi kaybolmaz, vücut aslına, ilmine, dönüşüp yok olunca; bilgi, drape
şeklinde çevresinde kalır. Kısaca günahlarınızın, yerde ve gökte, aleyhinize
yazıldığını bilerek nasıl isyan etmeye cesaret ediyorsunuz?” (82.9,10)
“Siz, Hakk’ın, ‘hıfz edicileri’ yani ‘ilim yüklenebilen’
kuvvetlerinden oluştunuz. Siz, bu güç ve kuvvetlerin cisimlenmiş, şekil ve
suret kazanmış, cisimleşmiş halisiniz. Bedenlerinizden sıyrılıp çıkmanız, ‘soyunmanız’
halinde durum apaçık görünür. Suretlerinizin bir kısmı size sevap ve rahatlık
veren ruhanî latif kuvvetlerdir. Bir kısmı ise size azap veren cismanî muzlim,
zulmetli ve meçhul, suretlerdir. Cismani azalarınız, organlarınız, hal lisanı
ile sizin yaptıklarınızı hatırlar ve işlediklerinizi söyler. Hafıza, semavi bir
güçtür ve ruhun bedenden ayrılması halinde yapılanları ortaya koyar.”(6.61)
‘Bedenden
soyunmak’, akıl ve mantık işi değil tamamen kalben yapılabilecek bir iştir.
İnsanın belirli bir yüzü, vücudu veya sureti vardır ama insanı insan yapan esas
olarak bilgisi, akıl etme gücü ve düşüncesidir. Akıl ile kontrol edilemeyen
bilinçaltı ve kısmen kontrol edilebilen bilinç üstü ile insan hareket eder,
yaşamını düzenler. Bilgi işleme kapasite ve kabiliyeti, tüm davranışları
düzenler ve hareketleri yönlendirir. Gidildiği için düşünülmez, genellikle, düşünüldüğü
için gidilir, yapılır, edilir. Böylece aslında ve esasında hükmedici gücün
beyin, ruh ve kalp gücü olduğu anlaşılırsa, bedensel güç ve kuvvetin yeri ve
önemi azalır. Kalktığı için düşünmez, düşündüğü için kalkar, gider insan. İnsan karar ve davranışlarının
temelinde etken olan duygular nöroloji ve psikoloji gibi bilim dallarınca
incelenir. Bu bilimler arası araştırmalara göre her şey ‘sen’, ‘ben’ denen
kişide algılanır ama ‘sen’ veya ‘ben’ yok, algılar vardır. Bilgi alışverişi
içinde olduğu çevresiyle bir bütün oluşturur ve insanın, ayrıca bir kişiliği,
vücudu, zatı yoktur. Nöroloji, psikoloji ve psikiyatri gibi bilim dalları da
kutsal mesajlar da aynı gerçeği dile getirir. Hıfz edici kuvvetler maddeleşir
ama maddelerin birbirlerine karşı, kuvvetlerden ayrı, bir etkisi yoktur,
olamaz.
İnsan, “Özgür iradesi”
varsa vardır. Özgürlük ise bedensel, düşünsel ve ruhsal gibi çeşitli
nitelikleriyle tanımlanıp tartışılabilir. Kişi özgür olduğunu hisseder,
özgürlük duygusal bir durumdur denebilir. İnsan, hür ve bağımsız bir kişi
olarak, kendi aklı ile düşünüp karar verdiğine göre, özgürlük, akılcı bir
düşünce de olabilir. Çağdaş ortamda akıl ve kalbin ne kadar özgür olabileceği bilimsel
açıdan çok tartışılır. Aynı şekilde ruh, akıl, beden ve kalbin insana Allah
tarafından nimet olarak verilmiş, donatılmış ve inşa edilmiş olduğu da kutsal
mesajlarda yer alır. Her bütün, parçalardan oluştuğuna ve hiçbir parçanın
bütüne karşı bağımsızlık ilan edemeyeceğine göre, bilimsel ve kutsal mesajların
birlikte doğruluğu görülebilir. Özgürlük bir duygu da olsa bir düşünce de olsa
vardır ve yaşanır. Bu yaşam, özgür olduğunu düşünenlerce yaşanır. Her kişi,
eşitlik adına, aynı silahla donatılmıştır. Deryada damla, bedende hücre,
evrende Dünya ne kadar özgür ise özgürlük düşüncesi de o kadar özgürcedir. ‘Bence’
gidiş ve ‘Hakça’ dönüş herkesin hakkıdır.
Her kişinin, ‘özgür
olduğunu düşünme özgürlüğü’ vardır. Önce bu duygu veya düşüncenin kaynağının ne
olduğu bilinmeden kullanılır. Bilmeden, kullanım adına savaşılır. Mücadele
özgürler arasında geçer. Biz ne yapıyoruz demeye başlayınca öğrenim süreci
başlar. Bir damla, yağmurun mu yoksa deryanın mı bir damlası olduğunu bilemez
ama insan, evrenin kendisiyle ikiz, hatta bilinciyle evrenden üstün, olduğunu
idrak edebilir.
Umarım, biz de bilinmek
isteyeni bilme sürecinde olduğumuzu idrak edebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder