Güneşle
Giz'lenen
Yeni bir kavram için akıl ve hayal güçleri
kullanılıp benzetmeler yapılır. Denilen değil denmek istenen önemlidir. Bir
duygu veya düşünceyi anlatmak için kullanılan isimlerin ötesine geçilir.
Örneğin, güneşte büyük bir hakikat gizlidir. Doğal olayların kendisi başka
ardındaki hakikat başkadır. Büyük anlamlar yüklenen kavramlar genellikle böyle
anlatılabilir. Büyük anlam yüklü kavramlar da yaşanmak için, bilinciyle
bütünleşmek içindir. Güneş ısı ve ışığıyla hayat verir, canlılık yaratır ama
var oluşuyla hayata anlam da katar. Hayatın nasıl yaşanması gerektiğine katkısı
daha büyük olabilir.
Güneşin
yoktan var oluş gerçeğinin bilimsel açıdan hikâyesi çok basittir. Bu gerçeğin hayat
felsefesine katkısı daha büyüktür. Dünyada bulunan, su, karbon ve altın gibi
maden ve elementler, gerçeği apaçık gösterir. Süpernova vardı, yakıtı bitti,
patladı, çevreyi toz ve gaz bulutu kapladı. Hepimiz bu yıldız tozundan oluştuk.
Bu oluşum yalnız akıl ile irdelenirse makul olanlar ele alınır, sonuca varılır,
yetersiz kalır. Huzurunda, huzur içinde, sakin ve sükûnet içindeki uzay-zamanda
milyonlarca yıl yüzüp duran bir taş diğerine vurulur, düzen kurulur. Akıl ‘gökyüzünde
yer mi yok niye vuruşurlar?’ demez, üstelik ‘tesadüfen çarpışır’ der. Nasıl
başlarsa öyle gider, akıl işin sonunu getirir. Kütlenin artışı uzay zamanı
büker, birçok taş merkeze düşer, kütle çekim gücü maddeyi merkeze çeker, ezer,
madde enerjiye dönüşür, basınç ve ısı artar, patlar. Maddenin, dördüncü hali
olan plazma haline, dönüşmesi tekrar soğuma ve kütleye dönüşümü tetikler. Doğal
fizik yasalarıyla al sana nur topu gibi koca bir güneş. Sonsuz yönde, sonsuz
sayıda, görünür ışık yayımı yapan, hayat kaynağı oluşur. Çakan çakmak
taşlarından aydınlatan güneşe varış süreci anlam yüklüdür. Kendisi var iradesi
yok.
Akıl amaç değil araçtır, kurgular yapar.
‘Allah dünyayı altı günde yarattı, yedinci günde yaşam başladı’ denmiş. ‘Hz.
Âdem’den Hz. Muhammet zamanına kadar altı bin yıl geçti, hafi yani gizlilik
devri bitti, batıl gitti Hakk’ın zuhur devri geldi’ denilmiş. Hatta Allah’ın
indinde bir gün bizim için bin yıldır denip haftanın günleri bu nedenle yedi
olarak kabul edilmiş. Yedinci gün bazıları için Cumartesi olsa da Müslümanlar
için Cuma günüdür. Resulümüz ‘Ben ve kıyamet şu iki parmak gibi
olarak ba's olundum, gönderildim’ diyerek işaret ve orta parmağını
göstermiştir. Kıyamet günü geldiğinde, gizlilik devri biter, Hak halk olarak
zahir olup kendisi batın iken, Hak zahir olur. Cuma günü, güneş istiva vaktinde
iken, gölgeler yok olduğunda, yalnız Cuma namazı kılınabilir. “Bireysel olarak
alış verişi terk edip, eşyanın sır ve hakikatini bilmeye gayret ederek,
cemaatle namaz kılar, fenadan sonra beka halinde, dağılıp rızık ararsanız sizin
için daha hayırlıdır.” (62.9)
Oluşumları
değerlemede akıl yetmez, sezgi ve hikmet de gerekir. Evren okunup ibret
alınmalı. Güneş, ilim yüklü enerjinin maddeye ve tekrar enerjiye dönüşünün
apaçık örneğidir. İnsanın da verip kurtulacağı beden ve nefsinin hakikatine
doğru yücelmek yerine aksi ile övünmesi eleştirilir. Akıl ve hikmet, taşlardan,
yalnız güneşi değil, gölgesizliği de idrak edebilir. Seven ve sevilen varsa aşk
vardır, bu aşktan gölgesi olmayan hakikatin ve Hakk’ın gölgesi ilmin idraki de çıkabilir.
“İnsan, anlık idrakle bedeninin yakıcı asar ateşiyle helak olup atılmış yün
veya pamuk gibi toz ve gaz bulutu olabileceğini görmelidir.” (101.10,11)
Fotonun
görünür oluşunun sırrı ne taşıdığı enerji miktarı ve elektromanyetik kuvvetinde
ne de bebeğine düştüğü gözdedir. Görme, görüş, gören ve görünen beynin işlevi,
bilinci, idrakidir. Aydınlanma, akılla; aydınlanış ve aydınlatış ise hikmet ve
basiretle olabilir. Güç, kuvvet ve kudretin sahibini bildikten sonra her şey
bir döngü ile başlayabilir. Güneşin güneş olmasında, bireyin de insan olmasında,
ne kadar iradesinin olduğu apaçık idrak edilebilir. Yalnız insan, görünür ışık
fotonunun nasıl oluştuğunu anlayarak kendine uygulayabilir. Verilen akıl ve
hikmet ile beden, kalp, ruh ve ilmine yücelir. Kendi içindeki enerjinin
içerdiği bilgiden, ilim olgusunu anlayabilen insan ilmin sahibini de idrak
edebilir. “Yer ve gökte bulunan bütün mevcutlar
tespih eder, izafî vücuduyla, halden hale geçen mevcudiyetiyle, acizden
olgunluğa eriş sürecine örnek oluşturur. İzlenen süreç, bir düzen içinde,
kahrının lütuf, kuvvet ve hikmetin sahibinin, olduğunu gösterir.” (57.1,2)
Halkımızın
‘halk aynen Hak’tır’ deyimi çok anlamlıdır. Yukarıdaki ayetlerin anlamını
özümsediğini gösterir. Toplumdan bağımsız ve bağlantısız, içine kapanık, madde
ağırlıklı bir fert olarak yaşamak yerine Cuma namazından dağılmış bir kişi
olarak yaşamanın farkındadır. İnsanın insanlığı yaşamasının önemini basiretiyle
görmüş, idrak etmiştir. Büyük kıyametin kopuşuyla Allah’ın arşı bariz, apaçık
olur, cennet ehli verilenlerin, ikram edilenlerin kıymetini bilir. İstiva
vaktinin tüm sıfatların birden görünürlüğüyle gölgelerin yok olacağı anlaşılır.
İnsanın gölgesi olursa da insanlığın gölgesi olamaz, güzel ahlakın ve güzel
sıfatların tümünün bireysel gölgeyi yok edeceği aşikârdır. Var olmanın kaynağı
yokluk, birliğin bütünlüğün kaynağı çokluktur. İnsan kendini, çevresine görünür
ışık saçan, şeffaf hale getirmelidir.
Yedinci günde bütünün parçası, güneşin bir
fotonu olarak evreni doldurup yaşamak için, ilk altı günde var olmak,
canlanmak, öğrenmek, ölümsüz ruh, ilim ile dirilmelidir. Sahip olduklarımızın
kaynağı bilinmeli. Neslin devamını sağlayabilen akıldan fazlası neden verilmiş
düşünülmeli. Ruh ve beden, akıl ve kalbin yerleri, önemi bilinmeli. Kendini
bilen, ayrıca her şey ve herkesi kendisi gibi bilmeli. Cumaya giden halk, ama
çıkıp dağılan Hak’tır. Ham, katı, karanlık, gölge olan madde çökerek pişmeli,
olgunlaşıp yanarak görünür ışık saçmalıdır. Devinim devinene aittir. Maddenin
dört halinden biri diğerinden üstün değildir. İnsanın ‘nas’, ‘has’ ve ‘hasın
hası’ gibi hallerinin demek istediği bunların dışında ve üstündedir. Üstünlük
gururu, varsa, bireysel varlığın göstergesi olabilir. İnsan, Allah’ın görünür
ışığıdır. Beden ve kalbi geçip yanmalı, yanıp aydınlatmalıdır.
“İlmel
yakîn” (102.5) ve “Aynel yakîn” (102.7) kavramlarıyla “Bilgileriniz
aracılığıyla ilme ulaşırsanız, fani beden ve maddenin nasıl oluşup dönüştüğünü
idrak ederek arkanızda bırakacak, kalbinizde ve vicdanınızda ilmin ötesini
aynen, apaçık zevk edeceksiniz” denilmektedir. “Her şey Allah ile mevcut ve
Allah’ta fani olur. O her şeyin evveli ve ahiridir, sıfat, kuvvet ve
hareketleriyle zahirdir.” (57.3)
İndirilen
ilmin yasası işler durur. Umarım, verilmiş olan akıl ve hikmet ile her şeyin gerçek
sahibinin, hakikatin idrakine erebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder