Tanıdıkça Âşık
Olmak
İnsanın
içindedir ve insanın içinde mutlaka vardır sevmek, âşık olmak. Aşk insanın
fıtratına kazınmıştır. Her şey halk edilir, canlılık yaratılır ve insan inşa
edilir. Canlılıkta madde, yaşamın önemsiz bir bölümüdür. Bedensel yapı, insan
gerçeğinin küçük bir kısmıdır. İnsanın inşası tamamlandığında, bedensel yapı,
duygusal ve ruhsal gerçekliğin yanında önemsiz kalır. İnsanın nefsanî, yani
gazap ve şehvetin hâkim olduğu, alanı vardır. İnsan, nefis ile yaşamını
sürdürür. Akılcı bilgiler ve kalbî duygular ile beslenen nefis, neslinin devamını
sağlayacak aşkı yaşar. Gördüğü ve bildiği bir diğer insanı sever, çok sever
âşık olur. Bu aşk içinde bile aklını, gururunu ve benliğini yitirir. Aynı
şekilde ilahî bilgiler edinerek, müşahede ve şuhut, uyanıklık ederek ilahî aşka
düşerek ölümsüz ruh ile dirilmeye, fıtratını gerçekleştirmeye gidebilir.
Kur’an’ın ilim,
Furkan’ın uygulama olduğu bildirilir. Ayetler, evrenin kurulduğu ve
genişletilmekte olduğunu, gökyüzünün yeryüzünden ayrılıp, arzın döşendiğini,
güneş sisteminden önce oluşan suyun dünyaya indirildiğini, canlılığın yaratılıp,
insanın inşa edildiğini açıklamaktadır (51.47), (21.30), (2.164). Kısaca, var
olan her şeyin, belirli bir düzen içinde var olduğu, yoktan veya yokluktan var
edildiği, ilmin uygulanması olduğu bildirilmektedir. Bilimsel ve teknolojik
bilgi ve bulgular da tüm bu ayetleri kanıtlamaktadır. Uzay boşluğunun sonradan
oluşup gökyüzünü oluşturduğu bilinir. Evrenin genişlemekte olduğunu bilim
1930’larda kanıtladı. Okyanuslardaki suyun, Dünyayı çarpışıp birleşerek
oluşturan kütlelerden geldiği son bulgulardandır. İçinde DNA içeren hücrenin
suyun içinde canlılık başlatması bir yaratılış olayıdır. İnsanın inşası ise
farklı bir süreçtir.
İnsanın
kendini bilme süreci aklın kullanılmasıyla başlar. İnsanın bedensel, nefsanî,
duygusal ve ruhsal yapısı analiz edilerek senteze ulaşılır. Maddeye ilişkin
bilgiler, maddenin en küçük parçasının bile ilmin bir hali olduğuna götürür.
Kütlesi olmayan yalnız artı veya eksi elektrik yükü olan parçacıklar bilim
insanlarınca “Bilgilerinin deposu” olarak tanımlanır. Her obje ilminin
deposudur. Elektromanyetik radyasyon (EMR), foton, elektron ve atomun
bilinmesi; canlılığın yaratılması ve insanın inşası sürecinin altyapısını
oluşturur. Kuantum âleminden canlılığa geçiş hayret, haşyet, korku ve dehşet
duygularına neden olabilir. Atom ve moleküllerden DNA ve hücre oluşumuna geçiş
hayret ve haşyet uyandırabilir. Bu düzeyde bile sebeplerden sonuca gidiş gibi
tek yönlü etki değil karşılıklı etkileşim söz konusudur. Elektronlar, atom ve
moleküller birbirlerini etkiler ve etkileşim içinde hareket ederler. İkiz
elektron ve atomların incelenmesi sonucunda etkileşimin, Büyük Patlamadan
itibaren, “Önceden belirlendiği” bilimsel olarak kanıtlanmıştır.
İnsan ise
belirli miktarda atom yığını değildir. Her kişi ve kişilik atomların belirli
bir şekilde organize olmalarıyla ortaya çıkar. Organizasyon bir yönetim
fonksiyonudur. İnsan, genetiğinden gelenler ve çevreden alınanlarla oluşur.
İnsanın, sindirim ve sinir sistemleri gibi, alt sistemleri, etkileşim içinde
ortak amaca hizmet ederek çalışır. Atomun uygun şekilde molekül, moleküllerin
uyum içinde organ oluşturması ve organların uyum içinde çalışarak insan
oluşturması ancak yönetilen bir düzen içinde olabilir. Organların düzenli
çalışması ilk hücreye potansiyel olarak yüklenmiştir. Tüm evren bir bütünlük ve
düzen içinde çalışır (1).
Organların
düzenli çalışması mutluluk verirken, insanın mutlu oluşu da organların çalışmasını
düzenler. Bu şekilde tek yönlü sebep sonuç değil karşılıklı, iki yönlü etkileşim
içinde oluş anlaşılabilir, sonuç da sebepleri etkileyebilir. Bilgi kanallarından
elde edilen bilgi yükünü artırdıkça, toplam bilgi yükü de bilgi kanallarını
açabilir. Bilinçlendikçe yeni bilgi üretimi artar. Araçlar amaç için organize
edilmiş olabilir ancak amaç da araçların yeniden organize edilmesine yardımcı
olabilir. Bilinçli gülüş adrenalin salgısını artırır, mutluluk duygusu oluşur. Nefsanî
sevgi ve aşk, neslin devamını sağlayabilir ama neslin devamı amacı, bu sevgi ve
aşkın belirli bir düzene sokulmasını isteyebilir ve sağlayabilir. Çocuklarla
süslenmiş aile kurma hayali, bu hayali gerçekleştirebilecek aşkı yaratır.
Normal bir
hayatta yemek için yaşamaktan başka amaçların da olduğu anlaşılır. Dünyaya
bağlayan nefsin ötesinde kalp ve ruhun olduğu fark edilir. İyi ahlak sahibi
olma gayretleri insanlığı çağrıştırır. İnsanlıktan nasip alma gayretleri ise
aklın, kalp ve ruh arasında gidip gelerek, kalbe ilim doldurma çalışmasını
gerektirir. Kalp biri nefse diğeri ruha açılan iki kapılı handır. Önce akıl ile
birlikte nefsin amaçlarını gerçekleştiren kalp, sonunda nefsin dizginlerini ele
alır. Yerinde, zamanında ve dozunda düzenli bir şekilde ihtiyaçları karşılanan
nefis güzelleşir, tatmin olur, nefis bir durumda çalışır. Sorunlarını böylece
çözen kalp artık ruhun nurundan, ilmin idrak ve aydınlığından, yararlanır.
Ruhun nurunu
zevk eden kalp yeniden doğar. Aklın ve kalbin, nefsin emrinde çalıştığı dönemde
etkinlikleri çok azdır. Bu dönem gözden geçirildiğinde her ikisinin de
fonksiyonunun farklı olduğu görülür. Nefsanî zevklerin artmasına ve biraz duygu
katılmasına katkı sağlarlar. Oysa yeniden doğuş ile fonksiyonları tamamen
değişir. Kendine inmekte olan bilimsel bilgi ve bulguların, ilmin kaynağını
keşfeder. Kesretin aslında vahdet olduğunu, işleyen düzenin kurulmuş bir düzen
olduğunu idrak eder. Her obje ilim ise, küp şekerin tümü yalnız şeker olduğu,
gayri bir şey olmadığı gibi, objelerden oluşan her şey de yalnız ve sadece
ilimdir. İlim önceden belirlenmiş düzene uygun iş işler, uygulamalar oluşturur.
İlmi idrak eden, işleyişe hayran kalır, düzene ve bu düzeni kurana âşık olur.
Bir ışın tayfının en kısa dalga boyundaki enerjinin bir santimetre küpü,
bilinen evrendeki tüm maddenin toplam enerjisinden daha çoktur (2). Maddenin enerjiden
oluşumu ve enerjiye dönüşümü E=MC2 ile iyi bilinir. Bir atomun yüzde doksan
dokuzundan fazlasının boşluk olduğu da bir gerçektir. Bilinen evrendeki tüm galaksiler
ve tüm maddenin oluşması için bir damla enerji yeterlidir.
İlmin kaynağını,
ruhu keşfeden kalp, özünü bildiği maddesel ve nefsanî alanı düzenleyip ruha döner.
Kütle, madde, bilgi, bilim ve ilim yönünde ilerleyiş ruh ve manada tamamlanır.
Tanıdıkça âşık olmamak, bir kara deliğin olay ufku geçildiği halde içine
düşmemeye benzetilebilir. Aşk için aşktan yaratılış ve insanın inşası amacına ulaşır.
(1)
David
Bohm, “Wholeness and the Implicate Order-Bütünlük ve Oluşumun Düzeni”
(2)
Yukarda
adı geçen kitap, sayfa 242.