23 Aralık 2016 Cuma

İlim Amel Köprüsü


Bilgi, ilim hamurunun bir lokması, ilim deryasının bir damlasıdır. Bilgi, enerji, uygulanması halinde algılanır. Beyin hücreleri içindeki ve arasındaki akımlar adeta bilginin, enerji olarak akım halidir. Elektrik sinyallerinin üzerine ses ve görüntü bilgilerinin yüklenmesi bize televizyonu verir. Dijital bilgi işlem, günlük yaşamı oluşturur. Elektrik akımı çok kullanılır, en yüksek ve en düşük voltun, her bilginin yeri vardır. Bilgisayardan, ısınma ve aydınlanmaya, elektron akışı kullanılır. Kuantum mekaniğinin bilgi yüklü parçacıkları değerlendirilir. “Devasa madde kütleleri boş atomlardan oluşur.” (1) “Her obje, özelliklerinin taşıyıcısı, bilgisinin deposudur.” (2)  bilgiyi bilir, ilmini anlarız ama uygulamaya geçiş doğada neden olur pek anlaşılamaz. Bilim ‘neden?’ sorusunu yanıtlamaz. Nasıl olduğu iyi bilinir. Bilgileri evrenden toplayan âlim, ilmin açılımını yaşayan ariftir. Eşyanın hakikati olan ilmi, âlim, bilgiler halinde evrenden toplar, arif ise ilk “Açılımdan” itibaren yaşar.

            Foton, ‘kuanta’ adlı enerji paketlerini içerir, kütlesi yok, hızı çok, ışık hızı. Hem parçacık hem dalga özelliği gösterir. Çeşitli dalga boyunu içerir. Her dalga boyu ayrı bir renkte ve ısıdadır. Dalga boyu kısaldıkça içerdiği enerji ve ısısı artar. Her dalganın enerjisi ölçülebilir. “Hatta kuramsal açıdan, hacim olarak ifade edilmesi halinde, en kısa dalga boyundaki enerjinin bir santimetre küpü evrendeki tüm galaksilerin oluşumuna yeterlidir.” (3) Kütle, enerjiye dönüşür ama nedeni bilinmez. Enerji, tüm canlılara neden hayat verir? Atomun, maddenin en küçük yapı taşı olduğunu düşünmek ilginçtir.

            Atom neredeyse tamamen boşluktur, yüz trilyonda birine ‘kütle’ denir. Tüm kütle ve maddenin ne kadar enerjiden ve boşluktan oluştuğu bilenebilir. Bilgi deposu foton özelliğini taşır, düştüğü yere enerji götürür, ısıtır, aydınlatır, ‘görünür’ ‘gözlemlenir’ kılar. “Dalga, ‘gözlendiğinde’ parçacık özelliği gösterir” neden? Gözlem yoksa parçacık da yok. Parçacık yoksa atom bile yok. Bu durumda ‘parçacıklardan oluşan büyük yapılar’ yerlerinde olmamalıdır. ‘Özellik’ ve ‘bilgi’ler ‘ilim’ altında toplanabilir. “Görme, Gözlem ve Bilme” eylemleri insan için geçerlidir. “Enerjide ‘giz’li olan ilim, bu eylemlerle parçacık özelliği ile açığa çıkar” neden? İnsan için mi çıkar? Kütlesi olan parçacıklar da sürekli hareket halindedir, bunlardan oluşan atom ilim yüklü enerjidir, neden amele dönüşür, uygulanır?

               Kuantum âleminden çıkış, amele geçiş henüz sırdır. Her şey düşüncedir. Böylece, enerjinin, özellik, bilgi ve ilim yüklü olduğu, kısaca, her şeyin temelinde ilim olduğu, “Eşyanın hakikatinin ilim olduğu” kanıtlanmıştır. Bilimsel açıdan, ilimden âleme geçiş, ilim yüklü enerjinin ‘gözlem’lenmesine bağlıdır.

            “Cemden sonraki fark makamında, vahdet ve kesret konusunda yanılmaksızın, Zatın Birliği düşünüldüğünde, sıfatın kesreti müşahede edilir. Melekleri, kalplerini ilimle, yani Kur’anla ihya ettiği has kullarına, emrinden, ruhundan, nakşeder, gönderir. Bu nakış, ilimden ibaret olan ruhun tenezzülü, âleme inişidir. Ruhun inişi bir iradenin olduğunu gösterir. Bu irade ise hakiki sıfatlar âleminin kanıtıdır, cisim ve hareketlerin açıklanmasıdır. Sıfat ve efal âlemleri, isim, cisim ve eylem, hareket âlemlerinin ortaya çıkışıdır.          Bunların tümü ise cemadat, nebatat ve hayvanat âlemlerinin oluşumudur.”

            “Kısaca, ilimden ibaret olan ruh, irade, sıfat ve efal âlemlerinin ortaya çıkışıyla âlemler oluşmuştur.” (16.2) “İnsan, ilminin aynıdır, organlarının kendine özgü ayrı bir sureti ve yaşamı yoktur, organların ilminden ayrı bir resmi ve cismi de yoktur” (16.2, 39.9). “Bilen ile bilmeyen bir olmaz. İlim, sahibinden başka bir şey olmayan, azalarında, zerrelerinde zahir olan, görünen ve onlardan ayrı bir şey olmayandır. İnsanın, azalarının, zerrelerinin ilminden ayrı bir isim, cisim veya resim olduğunu hayal etmek gaflettir. Âlim bu durumu kabul eder, kâfir bunu inkâr eder.” (39.9) İlmin, sahibinden, yani bulunduğu zerreden ayrı ve gayrı olmadığını kabul edene âlim, inkâr edene kâfir denir. İlimden âleme geçişte irade beyanı olduğu görülür. İlimden ibaret olan ruhun tenezzülü, inişi ve âlemleri oluşturması bir irade beyanını gösterir, Hakk’ın iradesiyle inmiştir. Kulların, fıtratlarına nakşedilen ilimle, önce melekleri, melekeleri, yetenekleri sonra azaları, organları, bedeni oluşur. İlmin açılımının böyle sonuçlanmasıyla ortaya çıkana, zahir olana biz ‘insan’ deriz. Güneşin doğduğu yere doğu denir. İnsan, ilmin açılımının belirli bir halidir. Farklı bir şekilde açılmış ilmi toplayarak insan yapılamaz. Fıtratına nakşedilmiş ilmin açılımını sağlayarak insan olması sağlanabilir. İnsanlık dışı halleri kökleşenleri, dışarıdan insanlık ilmi ekleyerek insanlaştırmak zordur. Haller gerekli ama yeterli olmayabilir, genetiğiyle de oynanmalı.

            “Biz inananların, enfüs ve afakta, içte ve dışta, görünür ve görünmezde, müşahede etmelerine yardımcı oluruz. Hatta muhakeme ve delillerle anlamalarına yardımcı oluruz, böylece, Hakk’ın görünerek, apaçık aşikâr olduğunu idrak ederler.”        “Yardım ettiklerimizden Hakk’ı eşyada müşahede edenler için Rab yeterlidir. Hakk’ın efali delillerle, sıfatı tecellileriyle, görünüşleriyle anlaşılır, her şey bilgisi kapsamındadır. Her şeyin hakikati Hakk’ın ilminin aynısıdır. Vücudu ilmi ile oluşur, ilmi zatının aynıdır ve zatı aynı vücududur. Gayrın vücudu, aynı ve zatı da yoktur. Her şey fanidir, helak olur, yalnız Hakk’ın yüzü, Hakk’ın zatı bakidir. Nefiste, evrende ve çevrede görünen ve beliren vasıflar, sıfatlar Hakk’ın varlığının ortaya çıkışı iledir.” (41.53,54)

             Tüm evrendeki bilgi, özellik, ilim, enerji ve madde arasındaki ilişkiler insanda da görülebilir. “Her şey, küp şeker gibi, özellik kazanmış veya özellikli bilgidir, bilgi küpüdür” denebilir. Öyleyse, insanın el ve ayak gibi organ; sinir ve sindirim gibi sistemleri de ilimdir, ilmin bir halidir. Kitabın da dediği gibi ilmin aynısıdır, ilminden ayrı hayatı, ismi, resmi ve cismi yoktur. Evrenin en son hali, ‘gören, gözleyen ve bilen’ “İnsan” da, evrende yüklü enerji veya ilmin ayrılmaz parçası, uygulanmış halidir. Böylece ilim, idrak edilmiş olur, neden?

            Uygulamadan ilme ulaşan âlimler bilgilerin sahibidir ama ilmin sahibi olamaz. İlmin, Hakk’a ait olduğunu, halk olarak zahir olup göründüğünü, idrak eden âlime arif denebilir. Bu açıdan bakıldığında ‘ilimden ibaret olan ruhun âleme inişi’ amele geçişi bir köprüdür. Amelden, Hakk’ın ilmine yücelten köprünün adı “İlim-Amel Köprüsü”, bilgi toplayıp gidenler âlim, gelenler arif, olabilir. Bilinme amacı böylece gerçekleşmiş olur.

Hiç yorum yok: