15 Mayıs 2015 Cuma

Zaman Zandır, Esas Olan An’dır


                                                                                                                               NAEÖ 15052015

               Zaman Zandır, Esas Olan An’dır


            Kutsal metinlerde zamana ilişkin bazı kavramlar üzerinde durulur. Örneğin, “Zamandan bilmeyin, insanı zaman öldürür demeyin, zaman yoktur ki bir şeye kadir olsun. Zaman sizin indinizdedir, sizin zaman anlayışınıza göre uzun bir süre geçse de Allah’ın indinde yok hükmündedir.” Mağarada uyuyup kalanların paralarının geçmez olduğu anlatılır. Kutsal mesajlar bilimsel açıdan da doğrudur, ilmi bilmeyen dini de anlayamaz. Tek doğru, çok doğru: “O, her anda bir şe’ndedir.”

            Evren atomdan daha küçük bir şey, yokluk, iken Büyük Patlama oldu.(Bakınız) Bu aslında bilimsel düşünceye aykırı bir bilimsel gerçektir. Evren artan hızda genişlerken bugünkü kritik hızda, düzgün ve düzenli genişlemeye başladı. Isı 10 milyar C dereceden 1 milyar dereceye düşünce proton ve nötronlar ‘kuvvetli güç’ ile birleşti. Everenin ısısı birkaç bin dereceye düşünce de ‘elektromanyetik güç’ ile çekirdek etrafına elektron yerleşti ve atomlar oluştu. Soğumanın bölgesel farklılığı ‘kütle çekim gücü’yle genel içinde özeli, galaksi ve yıldızları oluşturdu.

            Elektron ve moleküller etkileşim içinde hareket eder. İkiz fotonlar arasında bilgi alış verişi yer ve zamana bağlı olmaksızın sürdürülür. “Vücut birliği”, “yer ve zamandan münezzeh” gibi inançlar bilinenlere dönüşünce bilim olur.

            Kuantum âleminin gizemli bilimsel bulguları kutsal mesajlar ile örtüşür. Kuantum mekaniğinin bazı bilimsel gerçeklerinden (tıkla) inanç alanına geçiş kolaydır. Fizikî âlem atomlardan, atomlar ise atom altı parçacıklardan oluşur.  Eğer yoktan var olurken aksi iddia edilmiyorsa, enerji ilimden, madde enerjiden oluşur, düşünce enerjidir, düşünce enerjiye, enerji düşünceye dönüşebilir. Enerji her şeyin temelidir. İlmin enerjiye dönüşümünün ilk hali “istek düşüncesi” olsa gerek.

            Elektron bilim ile inanmayı yakınlaştırabilir. Elektron, çekirdek etrafında bir yörüngede değil bir anlamda atomun çevresinde her anda bir yerde olacak şekilde dağılmış bir bulut halindedir. Bulut, hızı ölçülür, yeri saptanırsa, gözlem yapılırsa, bir yönde hareket etme potansiyeline sahiptir. Heisenberg Belirsizlik İlkesine göre “Bulut eğer daha fazla dağılmış olsaydı hareket etmeyebilirdi.” “Belirsizlik İlkesiyle” olay belirlenir. Hareketinin hızı ve yönü gözlem veya ölçmeye bağlıdır. Ayrıca elektronun elektrik yükünün miktarı kritik ölçüdedir, çok az farklı olsaydı hayat olmazdı. Yaradılışın bir amacı olmalıdır.

            Einstein’ın İzafiyet Teorisi: “Zaman görecelidir, bazı durumlarda çabuk geçer bazı durumlarda ise geçmek bilmez.” Aynı bilim adamı, “Geçmiş ile gelecek aynı anda mevcuttur ama insan aklı yer ve hareketin yönüyle kayıtlı olduğu için deneyimleşemez” der. Zaman akıl içindir, akıl varsa zaman var.

 Elektron, fotonun çarpmasıyla enerji kazanır ve foton çıkmasıyla enerji kaybeder. Enerji kaybedince foton olarak ışık açığa çıkar. Elektron ışık hızında hareket etmez ama daima ışık hızında hareket eden fotona hayat verir. Işık hızında hareket eden yaşlanmaz, enerji kaybetmez. Foton da ilk andan, Büyük patlamadan itibaren yaptığı yolculukta enerji kaybetmez, yaşlanmaz, fotonda zaman geçmez, fotonun yolculuğunda zaman yoktur. Elektromanyetik ortamda hareketli elektromanyetik dalga veya parçacığa foton denir. Allah’ın kulu da Allah’tan Allah’a gider ve Allah’ta kuldur!

             Gelelim inanç alanına. Ali İmran Suresi 3, 117. Ayetin Kâşani te’viline göreYer ve gök madde olmaksızın ve müddetle kayıtlanmaksızın halk edilmiştir. Yer ve gök Allah’ın ilmi ile görünür, vücudu ile mevcuttur. Zaman ve mekân ile sınırlı olan aklın itibarı olmasa arz ve semanın vücudu itibar olunmazdı. Sema ve arz Allah’ın vücudundan ayrı ve gayrı olamaz. Her şey istek ve iradesiyle, “kûn, ol” emriyle ancak söz ve ses duyulmaksızın, arada bir vasıta olmaksızın ve zaman geçmeksizin birden, an içinde olmaktadır.” Genel olan evren ortamında hayat için özel alanlar oluştu. “O, Var Olandır!”  

            Halk edilenlerin madde ve müddetle kayıtlı olmaksızın ortaya çıkışını idrak edebilmeliyiz. Yani ilk önce madde yoktu, madde, kütle oluşması için Higgs bozonunun olması gerek. Özellikleri olan parçacıkların kendileri olmadan onların bilimsel özelliklerini içeren ilim vardı. Bilimin “Evren atomdan çok küçük bir şey, yokluk, iken büyük patlama oldu” demesi bir itiraf gibidir.  İlmin hali, uygulanması zamana tabi değildir. Evrenin halden hale geçişi etkileşimlerle oluşur. Şimdiki hal önceki hali, sonraki hal de şimdiki hali içerir. Her hal ise diğerleriyle etkileşim içindedir. Elektronlar veya moleküller arası bağlılık ve bağımlılık evrenin halleri arasında da görülür.

            Evrenin bugünkü halinde bilimsel olarak saptanan birçok kritik değere sahip katsayılar vardır. Az farklı olmaları halinde hayatın olamayacağı bilinir. Var olabilmemiz için o değerlerin öyle olması zorunludur. Örneğin, evren balonunun, sanki buruşuk haldeyken, genişlemesinin kısa bir anda çok büyük düzeyden bugünkü kritik düzeye düşmesi hayatın oluşması içindir. Elektronun yükünün miktarı az faklı olsaydı yıldızlardaki yanma ve patlama olmayacak, biz olamayacaktık. Enerjinin varlığı fiilinden, nasıl olduğu da sıfatından bilinebilir.

            Her parçacık ilmine uygun, enerjiden, oluşur ve davranır. Oluşanlar oluştu ve oluşuyor ama oluşmada müddet kaydı yok. Zaman zannımızdır, akıl içindir. “An” içinde olan oluyor. Evren halden hale geçip gidiyor. Akıl durunca zaman da durur, gidince gider. Ayet: “O, her anda bir şe’ndedir.”

            Oluşumun zamana bağımsızlığı idrak edilmeli, geçmiş ve gelecek aynı anda mevcuttur. Muhteşemin ihtişamını bilip, basiretle gördüğüne âşık olanın aklı başından gidebilir. Miraç olayında “Benden buraya kadar, buradan ötede yanarım” diyene “Haklısın çünkü yer ve hareketin yönü burada biter” denir. İlginç olan “Yolun geri kalanında yanarsın ama gelinen yol da zaman ve mekâna bağlı ve bağımlı değildi” denebilir. Peki, akıl buraya kadar bu benim işim diyordu orada niye durdu. “Meğer var zannettiklerim de yok imiş” derse aklın sahipliğinden de şüphe etmek gerekmez mi? Akılla gelen akılla gitmeli ki aşk olsun, aşk kalsın, aşk idrak edilebilsin. İnsanın yaradılışının amacı da budur, akıl verilmiştir ki bilsin eşyayı ve kendisini. Her şey bilmek için, ancak, bilinecek bilindikten sonra evveli de ahiri de zahiri de batını da kalmaz!

            Bilim insanı “Evren yok iken var oldu” derken biraz daha düşünse uygun olur. “Bilim olduktan sonrasını inceler” denmesi işin kolayına kaçmaktır. Oluş sırasında ortaya çıkan enerji tüm özellikleriyle birlikte, ilmiyle birlikte ortaya çıktı denmesi daha bilimseldir. Enerjinin ilk andan itibaren her an bilinçli bir davranış sergilediği görülür. “Rahman” ve “rahim” kavramalarına uygun bir şekilde evrenin uzay zamanının ve gökadalarının tanımlanması insan aklına daha yatkındır.

            “Biri göründü bilinmedi, biri bilindi görülmedi; görülen bilinmedikçe bilinen görünmez” bilmecesi çözülmelidir. Elçiyi, onu görevlendiren bilebilir, başkası bilemez, Allah’ı da gayrisi bilemez. Zaman ve mekândan münezzeh olamayan O’nu idrak edemez. Allah, ancak O’nun ilmi ile bilinebilir. Herkes O’nun ilmi ile âlim, nefsiyle kaim, ayakta hayatı ile hay, diri, vücudu ile mevcuttur. Başkası yoktur ki şirk olsun. “Ben varım, görürüm” diyen, şirk içinde, O’nu bilemez, zaman ve mekânsızlığı aklı ile idrak edemez. Tam aydınlanmayan, dürtüyle, elektron gibi arada bir ışık saçmakla tam olarak aydınlatamaz.

            Sonsuzluk duvarına benzeyen “Akıl Duvarını” geçip aşkı idrak edebilen müstesnadır.  Sonsuzluk duvarının ötesinden berisine ışık geçemez. Bu yazılanları kimin kime yazdığı tam olarak “Belirsizlik İlkesi” kapsamında olsa gerek. İnsan, aklı ve zaman yapaydır; bilmek, bilinç ve bilinçlilik, idrak içindir. Aşığın aklı başında değildir. Sanki seven sevilen gizli ve gizemli bir aşk içinde aşk yaşıyor. Oluşuma anlam katabilmek için zamanı icat eden akıl, zamanı gelince, zamanı ortadan kaldırabilmeli. İlminden, ilmiyle olan, ilmi bilinerek idrak edilebilir. Bilinmek için yaratılan, idrakte, aşk ile çıkabilir aradan!