4 Haziran 2014 Çarşamba

Namaz Herkesin Hakkıdır


            Namaz Herkesin Hakkıdır,
sayın okuyucu bu makale bir kitaptan alınmıştır:
Kitabı okumak için önce buraya sonra çıkan Dropbox'a tıklayınız:  Click here to view.


                                                                                                          NAEVÖ 06062014

            Kutsal mesaj aklı olana değil, aklı baliğ olana, kemale ermiş akladır. İnsan olgunlaştıkça hep nefse uymanın kalbi kirlediğini düşünür. Her lekenin bir çıkarıcısı vardır. Kimi su ile kimisi sabun ile çıkar. Dünya kederi ve lekesi de namaz ile çıkabilir, tabii istenirse.

            Herkes kendisi için sevmelidir. Sevmesi kendi menfaatinedir de denebilir. Herkes kendini kendisi oluşturur. En sevdiği şeyler ile gözüyle gördüğü en güzel görüntülerle, işittiği en güzel müzik, en iyi tat ve kokular ile oluşturur. Beş duyusuyla algıladığı dünyevî zevk, lezzet ve hazlar ile nefis kuyusunu doldurur. Bu nedenle insan en çok kendisini sever, benlik ve bencilliği bundandır. Allah’ı da bu nedenle kendisi için, kendisi nedeniyle, seni sana böylece verdiği için, kalpten ve içten gelen duygularla sevmelidir. Tek tek her şey için teşekkür etmesi şükran duygusu doğurur.

            Verilen akıl, fikir, sağlık, sıhhat ve nimetler için şükür içinde olmayı, iyi ve güzel ahlak sahibi olmayı, maddî ve bedensel kazançlar yerine manevi değerler elde etmeyi tercih etmek iyi insan olma yoluna girişi gösterir. Kişinin belirli bir gelişim aşamasından sonra nefsine uymak yerine ruhuna dönüşü tercih ettiği gözlenir. Mana olmadan maddeyle kirlenildiği, her şeyin daha fazlasını sürekli istemekle insanın bataklığa düşeceğini hissetmesi kaçınılmaz olur. Sonuçta, kendini beğenip sevmesi, kendisine kendisini veren Allah’ı sevmesine yol açar. Yapılan önceki yanlışlar için af dilenmesi ve edinilen kirlerden kurtulmaya çalışılması kişiyi arayışa sürükler. Dünya kederi ve lekesini çıkarmanın tek yolu da namazdır. Namaz, tespih ve tenzih Allah’a bir şey ödemenin tek yoludur. Mecburiyeti yani farz oluşu buradan gelir.

            Görme, işitme, dokunma, tat ve koku alma duyuları nedeniyle beş vakit namaz farz olmuştur. Bu duyular maddeye yöneltmiş, kalbi işgal etmiş, ilimden ve ruhtan uzak tutmuş, nur ve huzurdan perdeli kılmışsa namaz farz olur. Kalbin nefse açılan kapısının, sadrın kapanması, ruha açılan fuad kapısının açılması, nura yönelmenin odaklanması, idrakin tevhit, birlik ve beraberliğinin sağlanması ve Rabbine yaklaşma namazlarının kılınması farz olur. Bu namazlar Rab yönüne açılan beş kapıyı, nefse açılan beş duyu kapılarının tam karşılarında yer alacak şekilde, oluşturur. Beş vakit namaz kapıları ile kalbe nur girer ve bu nur zulmeti siler. Her namaz bir duyuya kefaret oluşturur. (11.114)

            Misal âlemi bu dünyada namazın beş vakti bu dünyanın güneşine bağlanabilir. Sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsı olmak üzere beş vakitte namaz kılınması uygun görülmüş olabilir. Ancak Âdemin namazı kendine hakikat güneşinin doğuşu ile vakit kazanabilir. Kişinin uyanışı sabah namazına, fecre işaret sayılabilir. Üzerinde kendisinin de bulunduğu bilinciyle dünyayı geriye atıp, kıyamet koparcasına kıyama duruş ile mümin olanın namazı miracı bile sayılabilir.

            İlim suyu ile abdest alarak uyanıp hakikat güneşimizin kalbimize doğması ve nurunun bizi doldurması ümidiyle.