16 Ağustos 2014 Cumartesi

Kabarcık!


Kabarcık!
                                                                                                          NAEÖ15082014
Kitabı okumak için önce buraya sonra çıkan kutucuğa tıklayınız:  Click here to view.
        


          Her şeyin bir ölçü birimi vardır metre, litre, gram gibi. Bir yüzeyin düz ve yatay olup olmadığını ölçmek için de bir alet vardır, su terazisi denir. Bir şişeyi biraz boşluk kalacak kadar su ile doldurur kapatırsanız alet olmuştur. Dolabın veya buzdolabının düz durup durmadığı anlaşılabilir. Hava kabarcığı der, insan denmek isteneni anlar, kısaca diyen boş veya boşluk, anlayan bilinçtir. Aradaki fark kendini bilen ve bilmeyen insan kadar büyüktür. Bir şeyin yerinde ve uygun durumda olduğu alet ile anlaşılır.

          Aynı şekilde, sanki evrenin yerli yerinde olup olmadığını veya nasıl durduğunu sürekli anlamaya çalışırız. Bu amaçla aklımızı kullanırız. Kabarcık gibi daima her şeyin dışında ve üstünde tutarız kendi aklımızı ve kendimizi. “En büyük ben, başka büyük yok” der gibiyizdir. Biz hep en üst noktada, tepe veya doruk noktasında, durur asla aşağıya inmeyiz. Şarj olmuş, yüklenmiş durumda, şimşek ve yıldırıma hazırızdır.

          Kendini bilmeye çalışan tarihî büyüklerimiz ben noktasına işaret etmek için büyük deyişler demişlerdir. Bu deyişlerden en iyi bilinen biri de “bir ben var benden içeri” deyimidir. Ben dediğimiz kabarcık, evrenden bir kabuk, bir zar veya çizilmiş, bilinen bir sınır ile ayrılmış değildir. “Evren benden öteye, benden ötesi” de denebilir, “benden içeri” de denebilir. Düşününce buluruz ki aslında evreni tamamlayan ve tam anlayabilen biziz. Ben kısmı iyi bilinirse ancak ötesi veya içeri olan kısım iyi bilinebilir.

          Evrenin söz konusu bu “ben” kısmı büyük tutulmaya ve incelemeye değer bir şeydir. Benlerden, fertlerden oluşan aile, toplum ve milletler de bu incelemeye tabi tutulabilir. Yalnız şişenin boşluğunu düşününce anlamak zor olsa da atmosfer gibi hava katmanlarını düşünürsek durum gayet açıktır. Millet kadar, hatta tüm insanlar kadar da boşluk olabilir şişede. Âlimler ölçer, biçer, bilir, sanki alet kullanan aletlerdir, arifler de idrak eder. “Büyülttüm âlem ettim, küçülttüm Âdem ettim” kutsal deyiminin idraki de bu kapsamdadır. Kabarcığın içi de dışı da evren de aynı atomlardan oluşur.

          Kutsal deyimin idraki ancak ben noktasının idrakinden sonra gelebilir. Kendini bilen Rabbini bilir! Kendini henüz bilemeyen de rabbini bilemez gibi. Küçük boşlukları birleştirerek büyük bir boşluk elde edilir. İnsanlar bir araya gelerek de insanlığı oluşturur. İnsanlık ise insanların dışında ve üstündedir. Bulunduğumuz noktaya göre tanımlarız evrenin gerisini. Şişenin dediği ve demek istediği kadar önemlidir bizim evrenle ilgimiz. Kabarcık insan, yapı taşımız atom kadar boş, insanlık bilinçle doludur.

          Felsefe de yapılabilir kabarcık ve içindekilerle ilgili. Balıkları küçük görüp “denizin içindedirler ama denizde olduklarını bilmezler” deriz. Kitabımız da bizim için benzer ifadeler kullanır. “Madde denizindedirler, doğadaki bir bitki gibi rahimde ters tutunan bir su damlasından oluşurlar ama insanlar bunu anlayamazlar” der. Tatlı su ile tuzlu su denizlerinin veya ruh ile maddenin birbirine karışmadığını Kitaptan öğreniriz. İnsanlık balonunun da evrene karışmadığı apaçıktır. Var olan vardır, bir ve tektir, gayrisi de yoktur, “ben” diyen, içindekinden farklı veya içinde olduğu varlığın dışında bir varlık, olduğunu iddia ediyorsa kabarcık var mı bir daha düşünsün lütfen.

Hiç yorum yok: